LEUKOPLUS 30 miu/ml SC/IV ENJEKSIYON/infüzyon için çöz. içeren 10 flakon Klinik Özellikler
{ Filgrastim }
4. KLİNİK ÖZELLİKLER
4.1. Terapötik endikasyonlar
Sitotoksik kemoterapi
LEUKOPLUS, kronik miyeloid lösemi ve miyelodisplastik sendromlar dışındaki malign hastalık nedeniyle sitotoksik kemoterapi gören hastalarda febril nötropeni oluşma sıklığının ve nötropeni süresinin azaltılmasında ve miyeloablatif tedaviden sonra kemik iliği nakli uygulanan uzun süreli ciddi nötropeni riskinin artmış olduğu düşünülen hastalarda nötropeni süresinin azaltılmasında ve klinik komplikasyonlarında endikedir.
4.2. Pozoloji ve uygulama şekli
/ Özel popülasyonlara ilişkin ek bilgiler/Pediyatrik popülasyon)
Periferik kan progenitör hücre (PKPH) mobilizasyonu
LEUKOPLUS, allojeneik periferik kan progenitör hücrelerinin harekete geçirilmesi amacıyla sağlıklı gönüllü donörlerde tek başına veya otolog periferik kan progenitör hücrelerinin harekete
geçirilmesi amacıyla veya kemik iliği baskılayıcı kemoterapiyi takip eden periferik kan projenitör hücre infüzyonu ile sağlanan hematopoetik iyileşmeyi hızlandırmaya yönelik uygulamalar için endikedir.
Ciddi kronik nötropeni
Uzun dönem LEUKOPLUS kullanımı, mutlak nötrofil sayısı (MNS) < 0.5 x 109 /L olan ciddi konjenital, siklik veya idiyopatik nötropenisi olan çocuk veya erişkin hastalarda, ciddi veya tekrarlayan enfeksiyon hikayesi olan hastalarda nötrofil sayısının artırılması ve enfeksiyonlara bağlı olayların sıklık ve süresinin azaltılmasında endikedir.
HIV enfeksiyonu
LEUKOPLUS, ilerlemiş HIV enfeksiyonu olan hastalarda bakteriyel enfeksiyon riskini azaltmak için, kalıcı nötropeninin (MNS < 1.0 x 109/L) tedavisinde endikedir.
Akut miyeloid lösemi (AML)
LEUKOPLUS, indüksiyon veya konsolidasyon kemoterapisi gören hastalarda nötropeni süresinin ve ilgili klinik sekelin azaltılmasında endikedir.
4.2. Pozoloji ve uygulama şekli
LEUKOPLUS tedavisi, granülosit koloni-uyarıcı faktörü (G-CSF) tedavisinde ve hematolojide deneyimli, gerekli diyagnostik donanıma sahip onkoloji merkezleriyle iş birliği halinde uygulanmalıdır. Mobilizasyon ve aferez prosedürleri bu sahada kabul edilebilen deneyime sahip ve de hematopoetik progenitör hücrelerin doğru olarak monitorize edilebildiği onkoloji-hematoloji merkezleriyle işbirliği içinde yapılmalıdır.
Pozoloji/ uygulama sıklığı ve süresi:
Sitotoksik kemoterapi uygulanmakta olan hastalarda kullanımı
Tavsiye edilen LEUKOPLUS dozu 0.5 MU (5 mikrogram)/kg/gün’dür. İlk LEUKOPLUS dozu, sitotoksik kemoterapiyi izleyen 24 saatten daha kısa bir süre içinde uygulanmamalıdır. LEUKOPLUS günlük subkutan enjeksiyon ya da %5 glikoz solüsyonu içinde seyreltilmiş halde 30 dakika süre ile verilen günlük intravenöz infüzyon şeklinde uygulanabilir (bkz. 4.2 Uygulama şekli/ Seyreltme talimatları). Çoğu durumda subkutan yol tercih edilmektedir. Tek doz uygulaması çalışmasında, intravenöz uygulamanın etki süresini kısaltabileceği yönünde bulgular elde edilmiştir.
Bu bulgunun çoklu doz uygulaması ile olan klinik ilişkisi açık değildir. Uygulama yolu seçimi, bireysel klinik koşullara göre yapılmalıdır.
Günlük LEUKOPLUS uygulamaları, beklenen nötrofil alt düzeyi geçinceye ve nötrofil sayısı normal sınırlara ulaşıncaya kadar sürdürülmelidir. Solid tümörler, lenfomalar ve lenfoid lösemi için uygulanan yerleşik kemoterapi sonrasında, bu kriterleri karşılayacak tedavi süresinin, 14 güne kadar olması beklenir. Akut miyeloid lösemide indüksiyon ve konsolidasyon terapisi sonrasında, tedavi süresi, kullanılan sitotoksik kemoterapinin türüne, dozuna ve şemasına bağlı olarak, önemli oranda daha uzun (38 güne kadar) olabilir. Sitotoksik kemoterapi almakta olan hastalarda, LEUKOPLUS tedavisi başlatıldıktan 1 ile 2 gün sonra, nötrofil sayılarında tipik olarak geçici bir artış görülür. Ancak, kalıcı bir terapötik yanıt için, LEUKOPLUS tedavisi, beklenen alt düzeyi geçmeden ve nötrofil sayısı normal sınırlara ulaşmadan durdurulmamalıdır.
4.2. Pozoloji ve uygulama şekli
/ Özel popülasyonlara ilişkin ek bilgiler/ Pediyatrik popülasyon).
Miyeloablatif tedaviden sonra kemik iliği nakli uygulanan hastalarda kullanımı LEUKOPLUS’ın tavsiye edilen başlangıç dozu, 30 dakika veya 24 saat intravenöz infüzyon yoluyla 1.0 MU (10 mikrogram)/kg/gün veya 24 saat sürekli subkutan infüzyon yoluyla verilen 1.0 MU (10 mikrogram)/kg/gün’dür. LEUKOPLUS, 20 mL %5’lik glikoz solüsyonu içinde seyreltilmelidir (bkz. 4.2 Uygulama şekli / Seyreltme talimatları).
LEUKOPLUS’ın ilk dozu; sitotoksik kemoterapiden sonra 24 saatten önce verilmemelidir, kemik iliği infüzyonundan sonra ise 24 saat içinde uygulanmalıdır. Bu endikasyonlarda 28 günden daha uzun süreyle verilen LEUKOPLUS’ın etkililik ve güvenliliği belirlenmemiştir.
Nötrofil alt düzeyi geçildikten sonra, LEUKOPLUS günlük dozu nötrofil cevabına göre aşağıdaki gibi ayarlanmalıdır (bkz. 4.2. Pozoloji ve uygulama şekli/Özel popülasyonlara ilişkin ek bilgiler/ Pediyatrik popülasyon).
Nötrofil sayısı | LEUKOPLUS Doz Ayarlaması |
Ardı ardına 3 gün>1.0 x 109/L | 0.5 MU/kg/gün’e düşürülmelidir. |
Sonra, MNS, ardı ardına 3 gün daha | LEUKOPLUS uygulamasına son |
>1.0 x 109/L’ de kalırsa | verilmelidir. |
MNS, tedavi sırasında <1.0 x 109/L’ye aşamalara göre yeniden artırılmalıdır. | düştüğü takdirde, LEUKOPLUS dozu yukarıdaki |
MNS: mutlak nötrofil sayısı
Periferik kan progenitör hücrelerimin (PKPH) mobilizasyonu amaçlanan hastalarda kullanımı Miyelosupresif ya da miyeloablatif tedavi uygulanan ve bunu izleyerek kemik iliği nakli yapılsın ya da yapılmasın otolog PKPH nakli gerçekleştirilen hastalarda, PKPH’lerinin mobilizasyonunu sağlamak amacıyla kullanılır.
PKPH mobilizasyonunu amaçlayan tek başına kullanımında, önerilen LEUKOPLUS dozu 24 saat kesintisiz subkutan infüzyon ya da 5 ile 7 gün süreyle günlük tek doz subkutan enjeksiyon şeklinde 1.0 MU (10 mikrogram)/kg/gün’dür. LEUKOPLUS, infüzyon yoluyla kullanım için 20 mL %5 glikoz solüsyonu içinde seyreltilmelidir (bkz. 4.2 Uygulama şekli/ Seyreltme talimatları). Lökoferezin zamanlaması: 5. ve 6. günlerde bir ya da iki lökoferez sıklıkla yeterli olur. Diğer koşullarda, ek lökoferezlere gerek duyulabilir. LEUKOPLUS uygulamasına son lökofereze kadar devam edilmelidir.
Miyelosupresif kemoterapi sonrasında PKPH’lerin mobilizasyonu için tavsiye edilen LEUKOPLUS dozu, uygulamaya kemoterapinin tamamlanmasından sonraki ilk günden başlayarak, hedeflenen nötrofil alt düzeyi elde edilene ve nötrofil sayısı normal düzeye ulaşana kadar devam edilmek üzere günlük subkutan enjeksiyon şeklinde 0.5 MU (5 mikrogram) /kg/gün’dür. Lökoferez, MNS <0.5x109/L’den >5.0x109/L’ye çıktığı dönem içinde uygulanmalıdır. Yaygın kemoterapi uygulanmamış hastalarda, genellikle bir lökoferez yeterli olmaktadır. Diğer durumlarda, ek lökoferez uygulamaları önerilmektedir.
Sağlıklı donörlerde allojeneik periferik kan progenitör hücre transplantasyonu öncesinde PKPH mobilizasyonu
Sağlıklı donörlerde PKPH mobilizasyonu için, LEUKOPLUS art arda 4 ile 5 gün süreyle subkutan 10 mikrogram/kg/gün dozunda uygulanmalıdır. Lökoferez 5. gün başlatılmalı ve 4x106
CD34+ hücre/kg-alıcı vücut ağırlığı kadar hücre toplamak için, gerekirse 6. güne kadar sürdürülmelidir.
Sağlıklı donörlerde allojeneik periferik kan progenitör hücre transplantasyonu öncesinde PKPH mobilizasyonu için olan endikasyonda LEUKOPLUS’ın 16 yaşından küçük veya 60 yaşından büyük sağlıklı donörlerde güvenliliği ve etkililiği değerlendirilmemiştir (bkz. 4.2. Pozoloji ve uygulama şekli/ Özel popülasyonlara ilişkin ek bilgiler/ Pediyatrik popülasyon).
Ciddi kronik nötropenili hastalarda kullanımı
Konjenital nötropeni
Tavsiye edilen başlangıç dozu, tek defada veya birkaç enjeksiyona bölünerek subkutan yolla verilen 1.2 MU (12 mikrogram)/kg/gün’dür.
İdiyopatik veya siklik nötropeni
Tavsiye edilen başlangıç dozu, tek defada veya birkaç enjeksiyona bölünerek subkutan yolla verilen 0.5 MU (5 mikrogram)/kg/gün’dür.
Doz ayarlaması
LEUKOPLUS nötrofil sayısı 1.5 x 109/L’ye ulaşıncaya ve bu düzeyde tutuluncaya kadar subkutan enjeksiyonlar halinde her gün verilmelidir. Bu cevap elde edildikten sonra, bu düzeyin korunması için gereken en düşük etkili doz belirlenmelidir. Yeterli nötrofil sayısının korunabilmesi için uzun bir süre günlük enjeksiyonların sürdürülmesi gerekir.
1-2 haftalık tedaviden sonra, başlangıç dozu hastanın cevabına göre iki katına çıkarılabilir veya yarıya düşürülebilir. Bundan sonra doz, nötrofil sayısı 1.5 x 109/L ile 10 x 109/L arasında olacak şekilde, her 1-2 haftada bir, her hasta için bireysel olarak ayarlanabilir. Ciddi enfeksiyonu olan hastalarda, doz artırımı için daha hızlı bir şema izlenebilir.
Klinik deneylerde, tedaviye cevap veren hastaların %97’sinde < 24 mikrogram/kg/gün düzeyindeki dozlarla tam bir cevap elde edilmiştir.
Ciddi kronik nötropenili hastalara 24 mikrogram/kg/gün’ü aşan dozlarda LEUKOPLUSverilmesinin uzun dönem güvenliliği belirlenmemiştir.
(Çocuklarda kullanım için bkz. 4.2. Pozoloji ve uygulama şekli/ Özel popülasyonlara ilişkin ek bilgiler/ Pediyatrik popülasyon).
HIV enfeksiyonu
Nötropeninin düzeltilmesi
Önerilen LEUKOPLUS başlangıç dozu, günlük subkutan enjeksiyonlar yoluyla verilen 0.1 MU (1 mikrogram)/kg/gün’dür. Bu doz normal bir nötrofil sayısına (MNS > 2.0 x 109/L) ulaşılıncaya kadar ve bu düzey sürdürülmek üzere, en fazla 0.4 MU (4 mikrogram)/kg/gün’e kadar titre edilebilir.
Klinik çalışmalarda, hastaların %90’dan fazlası bu dozlarda yanıt vermiştir ve nötropeninin ortanca değeri olarak 2 gün içerisinde düzelmesi sağlanmıştır.
Az sayıda hastada (<%10) nötropeninin düzelmesini sağlamak için, 1.0 MU (10 mikrogram) /kg/gün’e kadar olan dozlar gerekmiştir.
Normal nötrofil sayılarının sürdürülmesi için
Nötropenide düzelme elde edildiğinde, normal bir nötrofil sayısını sürdürecek en düşük etkili doz belirlenmelidir. Başlangıç dozunun ayarlanması için, subkutan enjeksiyon yoluyla 30 MU (300 mikrogram)/gün dozunda uygulama önerilmektedir. > 2.0 x 109/L düzeyinde nötrofil sayısını koruyabilmek için, hastanın MNS değerine bağlı olarak daha başka doz ayarlamaları gerekli olabilir. Klinik çalışmalarda, > 2.0 x 109/L MNS düzeyini sürdürebilmek için, ortanca uygulama sıklığı haftada 3 gün olmak üzere, haftada 1 gün ile 7 gün arasında, 30 MU (300 mikrogram)/gün dozunda verilmesi gerekmiştir. > 2.0 x 109/L’lik bir MNS düzeyinin korunması için, uzun dönem uygulama gerekli olabilir.
Uygulama şekli:
İntravenöz infüzyon veya subkutan enjeksiyon.
Ürünün uygulanması ile ilgili talimatlar:
• Şiddetli çalkalamadan kaçınınız.
• Kullanmadan önce çözelti görsel olarak incelenmelidir. Sadece partikülsüz, berrak çözeltiler kullanılmalıdır.
Seyreltme talimatları:
LEUKOPLUS, çökme (presipitasyon) olasılığı nedeniyle hiçbir zaman fizyolojik serum (% 0.9 NaCl) içinde seyreltilmez.
Gerektiğinde, LEUKOPLUS %5’lik glukoz içinde seyreltilebilir. 5 mikrogram/mL’den daha düşük konsantrasyona seyreltilmesi hiçbir zaman tavsiye edilmez.
LEUKOPLUS (15 mikrogram) 1.5 MU/mL’nin altında konsantrasyonlara seyreltilmişse, 2 mg/mL’lik son konsantrasyon elde edilecek şekilde insan serum albümini (HSA) ilave edilmelidir. Böylece, plastik yüzeylere adsorpsiyon önlenir.
Bu çözelti, 2-8°C sıcaklıkta saklanmalı ve 24 saat içinde kullanılmalıdır.
Örnek: 20 mL’lik son enjeksiyon hacminde, 30 MU (300 mikrogram)’dan az toplam filgrastim dozları, % 20 insan albumin solüsyonunun (Ph. Eur) 0.2 mL’si eklenerek verilmelidir. 0.2 MU (2 mikrogram)/mL’den daha düşük konsantrasyona seyreltilmesi hiçbir zaman tavsiye edilmez.
Özel popülasyonlara ilişkin ek bilgiler:
Böbrek/Karaciğer yetmezliği:
Böbrek ya da karaciğer fonksiyonları ağır derecede bozulmuş hastalarda yürütülen filgrastim çalışmalarında, bu ajanın normal bireylerdekine benzer bir farmakokinetik ve farmakodinamik profil gösterdiği ortaya konulmuştur. Bu durumlarda doz ayarlaması gerekli değildir.
Pediyatrik popülasyon:
Sitotoksik kemoterapi uygulanan hastalarda
LEUKOPLUS’ın güvenlilik ve etkililiği, sitotoksik kemoterapi alan yetişkinlerde ve çocuklarda benzerdir.
Miyelosupresif veya miyeloablatif tedavinin ardından otolog periferik kan progenitör hücre transplantasyonu yapılan hastalarda LEUKOPLUS’ın güvenlilik ve etkililiği 16 yaşından küçük sağlıklı donörlerde incelenmemiştir.
Ciddi kronik nötropeni hastalarında Yenidoğanlarda güvenlilik ve etkililiği incelenmemiştir.
4.1. Terapötik endikasyonlar
Çocuklarda ciddi kronik nötropeni ve kanser tedavisi alanında kullanımı
Ciddi kronik nötropeni çalışmalarına katılan hastaların %65’i 18 yaşın altındadır.
Hastaların çoğunun konjenital nötropeni olduğu bu yaş grubunda tedavinin etkili olduğu açıktır. Ciddi kronik nötropeni nedeniyle tedavi gören pediyatrik hastalarda güvenlilik profilinde bir farklılık saptanmamıştır.
Pediyatrik hastalarla yapılan klinik çalışmaların verileri LEUKOPLUS’ın sitotoksik kemoterapi alan çocuklarda kullanımının etkililiği ve güvenliliğinin erişkinlerdekine benzer olduğunu göstermektedir.
Pediyatrik hastalardaki tavsiye edilen doz miyelosupresif sitotoksik kemoterapi gören yetişkinlerle aynıdır.
Geriyatrik popülasyon:
Miyelosupresif veya miyeloablatif tedavinin ardından otolog periferik kan progenitör hücre transplantasyonu yapılan hastalarda LEUKOPLUS’ın güvenlilik ve etkililiği, 60 yaşından büyük sağlıklı donörlerde incelenmemiştir.
Filgrastim ile yapılan klinik deneyler az sayıda yaşlı hastayı da içermiş, ancak bu grup üzerinde özel araştırmalar yapılmamıştır. Bu nedenle kesin doz tavsiyesi yapılamamaktadır.
4.3. Kontrendikasyonlar
E. coli kaynaklı proteinlere, filgrastim veya ilacın içerdiği diğer yardımcı maddelerden herhangi birine karşı aşırı duyarlılığı olduğu bilinen hastalarda LEUKOPLUS kullanımı kontrendikedir.
LEUKOPLUS, sitotoksik kemoterapinin dozunu artırmak amacıyla belirlenmiş doz şemaları dışında kullanılmamalıdır.
4.4. Özel kullanım uyarıları ve önlemleri
4.4. Özel kullanım uyarıları ve önlemleri
Hem sağlıklı donörlerde hem de kanser hastalarında periferik kan progenitör hücre mobilizasyonu için koloni-uyarıcı faktörlerin (LEUKOPLUS dahil) uygulanmasından sonra, izole dalak rüptürü vakaları bildirilmiştir. Bu vakaların bir kısmı ölümcüldür.
4.8. İstenmeyen etkiler
). Duyarlı kişilerde aşırı duyarlılık reaksiyonları gelişebilir.
a) Erişkin respiratuvar distres sendromu (ARDS)
4.8. İstenmeyen etkiler
b) Malign hücre gelişmesi
Granülosit koloni-uyarıcı faktör miyeloid hücrelerin gelişmesini in vitro artırabilir ve bazı non-miyeloid hücrelerde de in vitro benzer etkiler görülebilir.
LEUKOPLUS’ın miyelodisplastik sendromda veya kronik miyeloid lösemide etkililik ve güvenliliği tespit edilmemiştir. LEUKOPLUS bu durumlarda endike değildir. Kronik miyeloid löseminin blast transformasyonunun tanısını akut miyeloid lösemiden ayırt etmek için özel dikkat gösterilmelidir.
Sekonder AML hastalarında güvenlilik ve etkililik verilerinin kısıtlı olması nedeniyle, LEUKOPLUS dikkatle uygulanmalıdır.
55 yaşından küçük ve sitogenetik profili iyi (t(8;21), t(15;17), ve inv(16)) olan yeni AML hastalarında, LEUKOPLUS uygulamasının güvenlilik ve etkililiği tespit edilmemiştir.
c) Sitotoksik kemoterapi uygulanan hastalarda Lökositoz
0.3 MU/kg/gün’ün (3 mikrogram/kg/gün) üzerindeki dozlarda LEUKOPLUS alan hastaların %5’inden daha azında 100 x 109/L veya daha yüksek lökosit sayısı görülmüştür. Bu lökosit sayısına bağlanabilecek direkt bir istenmeyen etki bildirilmemiştir. Bununla birlikte, ciddi lökositoz riski göz önünde bulundurularak, LEUKOPLUS tedavisi sırasında düzenli aralıklarla lökosit sayımı yapılmalıdır. Lökosit sayısı beklenen alt seviyenin 50 x 109 /L üzerinde ise, LEUKOPLUS tedavisi derhal kesilmelidir. Öte yandan PKPH mobilizasyonu için uygulanan LEUKOPLUS tedavisinin kesilmesi veya dozunun azaltılması ancak lökosit sayısının > 70 x 109/L’ye yükselmesi halinde uygundur.
Yüksek doz kemoterapi ile ilgili riskler
Hastalar yüksek doz kemoterapötikler ile tedavi edilirken çok dikkatli olunmalıdır, çünkü tümör iyileşmesinin bu tedavi ile arttığı tespit edilmemiştir ve yoğunlaştırılmış dozlarda kemoterapötik ilaçlar kardiyak, pulmoner, nörolojik ve dermatolojik etkiler dahil toksisite artışına yol açabilir (lütfen kullanılan spesifik kemoterapi ajanlarının ürün bilgilerine bakınız).
Tek başına LEUKOPLUS ile tedavi, miyelosupresif kemoterapiye bağlı anemi ve trombositopeniyi önlemez. Yüksek dozda kemoterapi alma riskinden dolayı (örneğin, ürün bilgilerinde belirtilen ilacın tam dozu), hasta daha büyük anemi ve trombositopeni riski altında olabilir. Trombosit sayısının ve hematokritin düzenli izlenmesi tavsiye edilir. Ciddi trombositopeniye neden oldukları bilinen ve tek başına veya kombine edilerek kullanılan kemoterapötik maddeler verilirken çok dikkatli olunmalıdır.
LEUKOPLUS ile mobilize edilen PKPH’lerin kullanımı, miyelosupresif ya da miyeloablatif kemoterapiyi takiben gelişen trombositopeninin derinliğinde ve süresinde azalma sağlamıştır.
d) Periferik kan progenitör hücrelerinin mobilizasyonu amaçlanan hastalar
Miyelosupresif veya miyeloablatif tedavinin ardından otolog periferik kan progenitör hücre transplantasyonu yapılan hastalarda:
Mobilizasyon
Önerilen iki mobilizasyon yöntemini (tek başına ya da kemik iliğini baskılayıcı kemoterapi ile kombine filgrastim uygulaması) aynı hasta grubu üzerinde karşılaştıran herhangi bir prospektif randomize çalışma yürütülmemiştir. Gerek hastalar arasında, gerek CD34+ hücrelerinin laboratuvar tahlil sonuçları arasındaki değişkenlik düzeyi, çalışmalar arasında bir karşılaştırma yapmanın güçlüğünü ortaya koymaktadır. Bu nedenle uygun bir yöntem önermek zordur. Mobilizasyon yönteminin seçiminde, her hasta için bireysel olarak yürütülen tedavinin amaçlarıyla paralel bir yaklaşım sağlanmalıdır.
Daha önce sitotoksik ilaç kullananlar
Daha önce yoğun miyelosupresif tedavi görmüş hastalarda, öngörülen minimum hücre düzeyini (> 2.0 x 106/CD34+ hücre/kg) sağlamaya ya da trombosit artışını aynı düzeyde hızlandırmaya yetecek seviyede PKPH mobilizasyonu gerçekleşmeyebilir.
Bazı sitotoksik ilaçlar, özellikle hematopoetik progenitör havuzu üzerinde toksisite yaratır ve progenitör mobilizasyonunu ters yönde etkileyebilir. Melfalan, karmustin (BCNU) ve karboplatin gibi ilaçların progenitör mobilizasyonu girişiminden önce uzun süre kullanılmış olması, tedavinin verimini düşürebilir. Öte yandan, melfalan, karboplatin ya da BCNU ile filgrastimin birlikte uygulanmasının, progenitör mobilizasyonunda etkili olduğu gösterilmiştir. Bir hastaya periferik kan progenitör hücre nakli düşünülüyorsa, kök hücre mobilizasyonunun tedavinin erken dönemlerinde gerçekleştirilmesi önerilmektedir. Bu gibi hastalarda, yüksek doz kemoterapi uygulamasına geçilmeden önce dolaşımdaki progenitör sayısına özellikle dikkat edilmelidir. Eğer harekete geçirilen progenitör sayısı, yukarıda verilen ölçüm kriterlerine göre yetersizse, progenitör desteği sağlanmasını gerektirmeyen alternatif tedavi şekilleri düşünülmelidir.
Progenitör hücre miktarının ölçülmesi
LEUKOPLUS tedavisi uygulanan hastalarda progenitör hücre sayısının ölçülmesi aşamasında, kullanılan kantitatif yönteme özen gösterilmelidir. CD34+ hücre sayısına ilişkin akım sitometrik analiz sonuçları, kullanılan yönteme özgü değişkenlikler içermektedir ve başka laboratuvarlarda yürütülen çalışmalara dayanarak önerilen rakamlar dikkatle yorumlanmalıdır.
İstatistiksel analiz, infüzyon yoluyla geri verilen CD34+ hücrelerinin sayısı ile yüksek doz kemoterapiyi takiben trombosit sayısında görülen artış hızı arasındaki bağıntının, karmaşık ancak sürekli bir ilişki olduğunu göstermektedir.
Çeşitli yayınlarda, yeterli düzeyde hematolojik yeniden yapılanma sağladığı belirtilmiş olan CD34+ miktarı temel alınarak, minimum artışın > 2.0 x 106 hücre/kg olması gerektiği öne sürülmüştür. Daha yüksek miktarlar iyileşme hızını artırmakta, bunun altında kalan değerler ise daha yavaş bir iyileşme sağlamaktadır.
Allojeneik periferik kan progenitör hücre transplantasyonu öncesinde periferik kan progenitör hücre mobilizasyonu yapılan sağlıklı donörlerde PKPH mobilizasyonu, sağlıklı donörlerde doğrudan bir klinik yarar sağlamaz ve yalnızca allojeneik kök hücre transplantasyonu amaçlandığında düşünülmelidir.
4.6. Gebelik ve laktasyon
, 4.2 Pozoloji ve uygulama şekli/ Özel popülasyonlara ilişkin ek bilgiler).
İncelenen kişilerin %35’inde, filgrastim uygulaması ve lökoferezden sonra geçici trombositopeni (trombositler < 100 x 109/L) gözlenmiştir. Bunların arasında, trombositlerin < 50 x 109/L olduğu iki olgu bildirilmiş ve bu durum lökoferez yöntemine bağlanmıştır.
Eğer birden fazla lökoferez gerekiyorsa, lökoferez öncesinde trombositleri < 100 x 109/L olan donörlere özel bir dikkat gösterilmelidir; genel olarak, eğer trombositler < 75 x 109/L ise aferez uygulanmamalıdır.
Antikoagüle edilen veya hemostaz defektleri olduğu bilinen donörlerde lökoferez uygulanmamalıdır.
Eğer lökosit sayıları > 70 x 109/L düzeyine yükselirse, LEUKOPLUS uygulaması durdurulmalı ya da dozu azaltılmalıdır.
PKPH mobilizasyonu amacıyla G-CSF alan donörler, hematolojik göstergeler normale dönünceye kadar izlenmelidirler.
Normal donörlerde G-CSF kullanılmasının ardından, geçici sitogenetik modifikasyonlar gözlemlenmiştir. Bu değişikliklerin anlamlılığı bilinmemektedir. Donörlerin uzun dönem takibi devam etmektedir.
Yine de, LEUKOPLUS veya diğer miyeloid büyüme faktörlerinin sağlıklı donörlere uygulanması sonrasında, malign myeloid bir klona dönüşme riski göz ardı edilemez ve aferez merkezinin, uzun dönem güvenliliğin izlenmesini sağlamak amacıyla en az 10 yıl boyunca kök hücre donörlerinin sistematik bir kaydını tutması ve takip etmesi tavsiye edilmektedir.
LEUKOPLUS ile mobilize edilmiş allojeneik periferik kan progenitör hücreleri alıcılarında özel önlemler
Güncel veriler, allojeneik PKPH grefti ve alıcı arasındaki immünolojik etkileşimlerin, kemik iliği transplantasyonu ile kıyaslandığında, akut ve kronik ’’graft versus host’’ hastalığı (GvHD) riskindeki artışla ilişkili olabileceğini göstermektedir.
e) Ciddi kronik nötropeni hastalarında
Lösemi veya miyelodiplastik sendroma (MDS) dönüşüm
Ciddi kronik nötropenilere tanı koyulurken, aplastik anemi, miyelodisplazi ve miyeloid lösemi gibi diğer hematolojik hastalıklardan ayrım yapılması için özel bir dikkat gösterilmelidir. Tam kan sayımları, trombosit sayısı ve kemik iliği morfolojisi ile karyotip değerlendirilmesi tedaviye başlamadan önce yapılmalıdır.
4.3. Kontrendikasyonlar
). MDS ve lösemi bu hastalığın doğal komplikasyonlarıdır ve filgrastim tedavisi ile ilişkileri belirsizdir. Başlangıçta sitogenetik değerlendirmeleri normal olan yaklaşık %12’lik bir hasta alt grubunda daha sonraki rutin değerlendirme tekrarlarında monozomi 7’yi de içeren anomaliler saptanmıştır. Ciddi kronik nötropeni hastalarında anormal sitogenetik gelişimle karşılaşıldığında, LEUKOPLUS tedavisini sürdürmenin riskleri ile yararları dikkatle değerlendirilmelidir; MDS veya lösemi ortaya çıkması halinde LEUKOPLUS tedavisi kesilmelidir. Ciddi kronik nötropeni hastalarının uzun süreli tedavisinin, hastaları sitogenetik anomaliler, MDS veya lösemiye dönüşüm açısından duyarlı hale getirip getirmediği henüz belirgin değildir. Kostman sendromlu hastalarda morfolojik ve sitogenetik kemik iliği incelemelerinin düzenli aralıklarla (yaklaşık olarak her 12 ayda bir kez) yapılması tavsiye edilir.
Kan sayımları
Trombosit sayısı, özellikle LEUKOPLUS tedavisinin ilk haftalarında yakından izlenmelidir.
Trombositopeni geliştiren, yani trombosit sayısı 100.000/mm ’ün altına düşen hastalarda LEUKOPLUS dozunun azaltılması veya tedaviye ara verilmesi düşünülmelidir. Hücre sayısının yakından izlenmesini gerektiren, anemi ve miyeloid progenitör hücrelerin sayısında geçici artışlar gibi başka kan hücresi değişiklikleri meydana gelebilir.
Diğerleri
Viral enfeksiyonlar gibi, geçici nötropeniye yol açan nedenler dışlanmalıdır. Splenomegali, doğrudan doğruya filgrastim tedavisinin bir sonucudur. Araştırmalarda, ağır kronik nötropenili hastaların %31’inin palpabl splenomegalisi olduğu saptanmıştır. Radyografik olarak saptanan dalaktaki hacim artışı, filgrastim tedavisinin ilk döneminde ortaya çıkar ve daha sonra belirli bir düzeyde sabit kalır. Dozu azaltmanın, splenomegalinin ilerlemesini yavaşlattığı veya durdurduğu görülmüş, hastaların %3’ünde ise splenektomi yapılması gerekmiştir. Dalağın boyutları düzenli olarak kontrol edilmelidir. Batın palpasyonu, dalak büyümesinin ortaya koyulması için yeterli bir yöntemdir.
Hastaların küçük bir bölümünde hematüri/proteinüri meydana gelmiştir. Bu olayın izlenmesi amacıyla düzenli idrar incelemeleri yapılmalıdır. Yeni doğanda ve otoimmün nötropenisi olan hastalarda güvenliliği ve etkililiği belirlenmemiştir. (bkz. 4.2 Pozoloji ve uygulama şekli/ Özel popülasyonlara ilişkin ek bilgiler/ Pediyatrik popülasyon).
f) HIV enfeksiyonlu hastalarda özel önlemler
Kan sayımları
LEUKOPLUS tedavisinin özellikle ilk birkaç haftasında, mutlak nötrofil sayısı (MNS) yakından izlenmelidir. Bazı hastalar filgrastimin başlangıç dozuna çok hızla yanıt verebilirler ve nötrofil sayıları önemli oranda artabilir. LEUKOPLUS uygulamasının ilk 2-3 gününde MNS’nin her gün ölçülmesi önerilmektedir. Daha sonrasında, ilk iki hafta için en az haftada iki kez ve sonraki idame tedavisi süresince ise haftada bir ya da iki haftada bir MNS ölçümü yapılması önerilir. 30 MU (300 mikrogram)/gün dozunda aralıklı LEUKOPLUS uygulaması sırasında, hastanın MNS düzeylerinde zaman içinde geniş dalgalanmalar ortaya çıkabilir. Hastanın en düşük ya da alt MNS düzeylerini belirleyebilmek için, MNS ölçümü yapılacak kan örneklerinin, planlanmış LEUKOPLUS uygulamasının hemen öncesinde alınması
önerilmektedir.
Artan dozlarda miyelosupresif ilaçlar ile ilişkili risk
Tek başına LEUKOPLUS ile tedavi, miyelosupresif ilaçlara bağlı trombositopeni ve anemiyi düzeltmez. LEUKOPLUS tedavisi ile birlikte, bu ilaçların daha yüksek dozlarda veya daha çok sayıda alınması olasılığı sonucunda, hastada trombositopeni ve anemi gelişme riski daha yüksek olabilir. Kan sayımlarının düzenli olarak izlenmesi önerilmektedir (bkz. HIV enfeksiyonlu hastalarda özel önlemler; Kan sayımları).
Miyelosupresyona yol açan enfeksiyonlar ve maligniteler
Nötropeni, kemik iliğini infiltre eden Mycobacterium avium kompleks gibi fırsatçı enfeksiyonlar ya da lenfoma gibi malignitelere bağlı olabilir. Kemik iliğini infiltre edici enfeksiyonlar ya da malignitesi olduğu bilinen hastalarda nötropeni tedavisi için, LEUKOPLUS uygulamasına ek olarak, altta yatan hastalığın da uygun bir şekilde tedavisi düşünülmelidir. LEUKOPLUS’ın kemik iliğini infiltre eden enfeksiyon ya da maligniteye bağlı nötropeni üzerindeki etkileri, tam olarak belirlenmemiştir.
g) Diğer özel önlemler
Hem sağlıklı donörlerde hem de kanserli hastalarda, filgrastim granülosit-koloni uyarıcı faktörlerin (G-CSF’ler) uygulanmasından sonra, izole dalak yırtılması olguları bildirilmiştir. Bu olguların bazıları ölümcül olmuştur. Bu nedenle, dalak büyüklüğü dikkatli şekilde izlenmelidir (örn. klinik muayene, ultrason). Sol üst abdominal ağrı ya da omuz ağrısı bildiren donörlerde veya hastalarda, dalak yırtılması veya büyümesi tanısı düşünülmelidir.
Literatürdeki yayınlarda, orak hücre hastalığı olan kişilerde yüksek lökosit sayılarının, olumsuz bir prognostik faktör olduğu bildirilmektedir. Bu nedenle klinisyenler, orak hücre hastalığı olan kişilere LEUKOPLUS uygularken dikkatli olmalı, gerekli klinik parametreler ve laboratuvar değerlerini yakından izlemeli ve LEUKOPLUS ile dalak büyümesi ve vazo-oklusif kriz arasındaki olası ilişkiye karşı dikkatli olmalıdırlar.
Orak hücre hastalığı bulunan olgularda filgrastim kullanımı ile bazı vakalarda ölümcül olan orak hücre krizleri bildirilmiştir. Hekimler, orak hücre hastalığı bulunan hastalarda sadece potansiyel risk ve yararların dikkatli değerlendirilmesinden sonra filgrastim kullanımını göz önüne almalıdır.
Altı aydan fazla LEUKOPLUS tedavisi gören osteoporozlu hastalarda kemik yoğunluğunun izlenmesi tavsiye edilir.
LEUKOPLUS’ın miyeloid progenitörün önemli düzeyde azaldığı hastalarda etkisi araştırılmamıştır. LEUKOPLUS, nötrofil sayısını artırıcı etki gösterirken, esas olarak nötrofil prekürsörleri üzerine etki eder. Bu nedenle, prekürsörleri azalmış olan hastalarda nötrofil cevabı düşebilir (yoğun radyoterapi veya kemoterapi ile tedavi edilenler veya tümörle kemik iliği infiltre edilenler gibi).
LEUKOPLUS’ın "graft versus host" (GvHD) hastalığında etkisi tanımlanmamıştır.
Öksürük, ateş ve dispne ile birlikte pulmoner infiltrasyonun radyolojik bulgularının ortaya çıkması ve pulmoner fonksiyonda bozulma, yetişkin respiratuvar distres sendromunun (ARDS) ön işaretleri olabilir. Bu durumda, LEUKOPLUS tedavisi sonlandırılmalı ve uygun tedavi uygulanmalıdır.
LEUKOPLUS sorbitol içerir. Nadir kalıtımsal früktoz intolerans problemi olan hastaların bu ilacı kullanmamaları gerekir.
LEUKOPLUS her dozunda 1 mmol (23 mg)’den daha az sodyum ihtiva eder; yani esasında “sodyum içermez”.
4.5 Diğer tıbbi ürünlerle etkileşimler ve diğer etkileşim şekilleri
Miyelosupresif sitotoksik kemoterapi ile aynı gün verilen LEUKOPLUS’ın güvenlilik ve etkililiği belirlenmemiştir. Hızla bölünen miyeloid hücrelerin miyelosupresif sitotoksik kemoterapiye olan duyarlılığı göz önüne alındığında, LEUKOPLUS’ın, sitotoksik kemoterapiden 24 saat öncesi ile 24 saat sonrası arasındaki sürede kullanılmaması tavsiye edilir. Filgrastim ile 5-floro-urasilin birlikte uygulandığı az sayıdaki hastanın ön bulgularına göre nötropeninin ağırlığı artabilir. Diğer hematopoetik büyüme faktörleri ve sitokinlerle olası etkileşmeleri henüz klinik deneylerde araştırılmamıştır.
Lityumun nötrofil salınımını artırması nedeniyle, LEUKOPLUS’ın etkisini potansiyalize etme olasılığı vardır. Her ne kadar bu etkileşme tam olarak araştırılmamış ise de, böyle bir etkileşmenin zararlı olduğu yönünde hiçbir veri bulunmamaktadır.
Büyüme faktörü tedavisine bağlı kemik iliğinin artan hematopoetik aktivitesi, geçici pozitif kemik görüntü değişiklikleri ile ilişkilendirilmiştir. Bu, kemik görüntü sonuçları yorumlanırken göz önünde bulundurulmalıdır.
Özel popülasyonlara ilişkin ek bilgiler
Özel popülasyonlara ilişkin hiçbir etkileşim çalışması yürütülmemiştir.
Pediyatrik popülasyon:
Pediyatrik popülasyona ilişkin hiçbir etkileşim çalışması yürütülmemiştir.
4.6. Gebelik ve laktasyon
Genel tavsiye
Gebelik kategorisi: C
Çocuk doğurma potansiyeli bulunan kadınlar/Doğum kontrolü (Kontrasepsiyon)
Çocuk doğurma potansiyeli bulunan kadınlarda ve doğum kontrolü (kontrasepsiyon) uygulayanlarda ilacın kullanımı yönünden bir öneri bulunmamaktadır.
Gebelik dönemi
Literatürde, filgrastimin gebe kadınlarda plasentadan geçtiğini gösteren raporlar bulunmaktadır (bkz. 5.3 Klinik öncesi güvenlilik verileri: Toksisite). Filgrastimin gebe kadınlarda kullanımına ilişkin yeterli veri mevcut değildir.
Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalar üreme toksisitesinin bulunduğunu göstermiştir (bkz. 5.3. Klinik öncesi güvenlilik verileri). İnsanlara yönelik potansiyel risk bilinmemektedir.
Gebelikte ancak LEUKOPLUS ile beklenen terapötik yarar fetusun karşılaşabileceği riski mazur gösterebildiği takdirde kullanılmalıdır.
Laktasyon dönemi
LEUKOPLUS’ın anne sütüne geçip geçmediği bilinmemektedir. LEUKOPLUS emziren kadınlara tavsiye edilmez.
Üreme yeteneği/ Fertilite
Hayvanlarda yapılan çalışmalar üreme toksisitesi göstermiştir (bkz. bölüm 5.3 Klinik öncesi güvenlilik verileri).
4.7. Araç ve makine kullanımı üzerindeki etkiler
Araç ve makine kullanımı üzerine herhangi bir etki bildirilmemiştir.
4.8. İstenmeyen etkiler
İstenmeyen etkiler, aşağıda tanımlanan sıklığa göre listelenmiştir:
Çok yaygın (> 1/10); yaygın (> 1/100 ila < 1/10); yaygın olmayan (>1/1,000 ila < 1/100); seyrek (>1/10,000 ila < 1/1,000); çok seyrek (< 1/10,000); bilinmiyor (eldeki verilerden hareketle tahmin edilemiyor).
Klinik çalışmalardan elde edilen veriler:
Kanser hastalarında görülen yan etkiler
Randomize, plasebo kontrollü klinik araştırmalarda, filgrastimin sitotoksik kemoterapiye bağlı yan etkilerin sıklığını artırmadığı saptanmıştır.
Filgrastim/kemoterapi ve plasebo/kemoterapi ile tedavi edilen hastalarda eşit sıklıkta görülen istenmeyen etkiler arasında bulantı ve kusma, alopesi, ishal, yorgunluk, anoreksi, mukozit, baş ağrısı, öksürük, deri döküntüsü, göğüs ağrısı, genel güçsüzlük, boğaz ağrısı, kabızlık ve spesifik olmayan ağrılar bildirilmiştir.
Alerjik tipte reaksiyonlar ile ilgili semptomlar bildirilmiş ve yaklaşık yarısında reaksiyonlar ilacın başlangıç dozuyla ilişkili bulunmuştur. Genelde i.v. uygulama sonrasında alerjik semptom bildirimi daha fazladır. Bazı vakalarda ilacın tekrar verilmesi, semptomların yeniden oluşmasına neden olmuştur.
Önerilen dozlardaki filgrastim uygulamalarına, sıklıkla kas ve iskelet sisteminden kaynaklanan özellikle medüller kemiklerdeki ağrılar eşlik eder. Bunlar zaman zaman ciddi (yaygın %3) olabilmekle birlikte genelde hafif ya da orta şiddettedir (çok yaygın, %10) ve genellikle standart ağrı kesicilerle kontrol altına alınabilmektedir. Daha seyrek istenmeyen olaylar arasında üriner sorunlar yer almaktadır (daha çok hafif ya da orta şiddette dizüri). Nadiren, kan basıncında, klinik tedavi gerektirmeyen geçici düşüşlerle karşılaşıldığı bildirilmiştir.
Yüksek doz kemoterapi ve ardından otolog kemik iliği nakli uygulanan bazı vakalarda veno-oklusif hastalık ve sıvı hacmi bozukluklarını içeren vasküler hastalıklar bildirilmiştir. Bu hastalıkların filgrastim ile neden-sonuç ilişkisi belirlenememiştir.
Filgrastim ile tedavi edilen hastalarda, seyrek kutanöz vaskülit olayları bildirilmiştir. Filgrastim alan hastalardaki vaskülitin mekanizması bilinmemektedir.
Zaman zaman Sweet sendromunun (akut febril dermatoz) ortaya çıktığı bildirilmiştir. Bireysel olgularda, romatoid artritte alevlenmeler gözlenmiştir.
Bazı olgularda, fatal olabilen solunum yetmezliği ya da erişkin respiratuvar distres sendromu (ARDS) ile sonuçlanan interstisyel pnömoni, pulmoner ödem ve pulmoner infiltratlar dahil seyrek pulmoner advers etkiler bildirilmiştir.
Laktat dehidrogenaz (LDH), alkalen fosfataz, serum ürik asit ve gamaglutamil transpeptidaz (GGT) düzeylerinde, geri dönüşümlü, doza bağımlı ve genellikle hafif ya da orta derecede artışlarla sık olarak karşılaşılmaktadır.
Kanser hastalarında görülen diğer yan etkiler şöyledir
Bağışıklık sistemi hastalıkları
Çok seyrek: Alerjik reaksiyonlar.
Metabolizma ve beslenme hastalıkları
Yaygın: Anoreksi.
Sinir sistemi hastalıkları
Yaygın: Baş ağrısı.
Vasküler hastalıklar
Seyrek: Anjiopati.
Solunum sistemi hastalıkları
Yaygın: Öksürük, faringolaringeal ağrı.
Çok seyrek: Pulmoner infiltrat.
Gastrointestinal hastalıklar
Çok yaygın: Bulantı, kusma.
Yaygın: Kabızlık, diyare.
Deri ve deri altı doku hastalıkları
Yaygın: Alopesi, deri döküntüsü.
Çok seyrek: Sweet Sendromu, kütanöz vaskülit.
Kas-iskelet bozuklukları, bağ doku ve kemik hastalıkları
Yaygın: Göğüs ağrısı, kas-iskelet ağrısı.
Çok seyrek: Romatid artrit alevlenmesi.
Böbrek ve idrar yolu hastalıkları
Çok seyrek: Üriner bozukluklar.
Genel bozukluklar ve uygulama bölgesine ilişkin hastalıklar
Yaygın: Halsizlik, genel güçsüzlük, mukozal inflamasyon.
Yaygın olmayan: Spesifik olmayan ağrı.
Araştırmalar
Çok yaygın: Artmış GGT, artmış alkalen fosfataz, artmış LDH, artmış ürik asit.
HIV hastalarında görülen yan etkiler
Klinik çalışmalarda, filgrastim uygulamasına bağlı olduğu düşünülen istenmeyen etkiler, kas-iskelet sistemi ağrıları, genel olarak hafif ile orta derecede kemik ağrısı ve miyalji olmuştur. Bu olayların sıklığı, kanser hastaları için bildirilenlere benzemektedir.
Hastaların %3’ten azında (yaygın), dalak büyümesinin filgrastim tedavisine bağlı olduğu bildirilmiştir. Bütün olgularda bu durum, fiziksel muayenede hafif ya da orta derecelidir ve selim bir klinik seyir izlemiştir; hiçbir hastaya hipersplenizm tanısı konulmamış ve hiçbir hastada splenektomi yapılmamıştır. Dalak büyümesinin HIV enfeksiyonlu hastalarda yaygın bir bulgu olması ve AIDS hastalarının çoğunda değişen derecelerde bulunması nedeniyle, filgrastim tedavisi ile ilişkisi net değildir.
Kan ve lenf sistemi hastalıkları
Yaygın: Dalak büyümesi.
Kas-iskelet bozuklukları, bağ doku ve kemik hastalıkları
Çok yaygın: Kas-iskelet ağrısı, kemik ağrısı, miyalji.
Periferik kan progenitör hücre mobilizasyonu yapılan sağlıklı donörlerde görülen yan etkiler
En yaygın bildirilen istenmeyen etki, hafif ile orta derecede geçici kas-iskelet sistemi ağrılarıdır.
Filgrastim verilen sağlıklı donörlerde, geçici ve minör alkalen fosfataz, LDH, aspartat aminotransaminaz (SGOT) ve ürik asit artışları bildirilmiştir; bunlar klinik sekel bırakmamıştır.
Artrit semptomlarında alevlenmeler seyrek olarak gözlenmiştir.
Şiddetli alerjik reaksiyonları düşündüren semptomlar çok seyrek bildirilmiştir.
PKPH donör çalışmalarında filgrastimin neden olduğuna inanılan baş ağrıları bildirilmiştir.
Lökositoz (BKH>50x109/L) donörlerin %41’inde (çok yaygın) gözlenmiştir ve filgrastim ve lökoferez sonrasında donörlerin %35’inde (çok yaygın) geçici trombositopeni (trombosit sayısı <100x109/L) gözlenmiştir.
Yaygın ancak genellikle asemptomatik splenomegali vakaları bildirilmiştir.
Allojenik donörler (aynı zamanda normal veya sağlıklı olarak adlandırılan) için, pulmoner advers olaylar (hemoptizi, pulmoner infiltrat) çok seyrek (<%0.01) olarak rapor edilmiştir.
Kan ve lenf sistemi hastalıkları
Çok yaygın: Lökositoz, trombositopeni.
Yaygın: Splenomegali.
Yaygın olmayan: Dalak bozukluğu.
Bağışıklık sistemi hastalıkları
Yaygın olmayan: Şiddetli alerjik reaksiyon.
Metabolizma ve beslenme hastalıkları
Yaygın olmayan: Hiperürisemi.
Sinir sistemi hastalıkları
Çok yaygın: Baş ağrısı.
Solunum sistemi hastalıkları
Çok seyrek: Hemoptizi, pulmoner infiltratlar.
Kas-iskelet bozuklukları, bağ doku ve kemik hastalıkları
Çok yaygın: Kas-iskelet ağrısı.
Çok seyrek: Romatid artrit alevlenmesi.
Araştırmalar
Yaygın: Artmış alkalen fosfataz, artmış LDH.
Yaygın olmayan: Artmış SGOT.
Ciddi kronik nötropeni (CKN) hastalarında görülen yan etkiler
Filgrastime bağlanabilen klinik advers reaksiyonlar içinde en yaygın olarak karşılaşılanlar kemik ağrısı ve genel kas-iskelet sistemi ağrılarıdır.
Ciddi kronik nötropeni hastalarında filgrastim tedavisi ile ilgili istenmeyen reaksiyonlar bildirilmiştir ve söz konusu reaksiyonların sıklığı zaman içinde azalmıştır.
Görülen diğer yan etkiler arasında, az sayıda vakada ilerleyici olabilen dalak büyümesi ve trombositopeni vardır. Hastaların %10’dan daha azında (yaygın), filgrastim tedavisine başlandıktan kısa bir süre sonra baş ağrısı ve diyare bildirilmiştir. Anemi ve burun kanaması da bildirilmiştir.
Olasılıkla filgrastim tedavisi ile ilgili olan ve tipik olarak CKN hastalarının %2’sinden daha azında (yaygın) görülen istenmeyen reaksiyonlar, enjeksiyon yerindeki reaksiyonlar, baş ağrısı, hepatomegali, artralji, saç dökülmesi, osteoporoz ve deri döküntüsüdür.
Uzun süreli tedavilere bağlı olarak CKN hastalarının %2’sinde (yaygın) kutanöz vaskülit bildirilmiştir. Çok seyrek bazı vakalarda proteinüri/hematüri’ye rastlanmıştır. Serum ürik asit, laktat dehidrogenaz ve alkalen fosfataz düzeylerinde klinik belirtilere yol açmayan geçici yükselmeler gözlenmiştir. Tokluk kan şekeri düzeyinde geçici ve orta derecede düşüşler de gözlenmiştir.
Kan ve lenf sistemi hastalıkları
Çok yaygın: Anemi, splenomegali.
Yaygın: Trombositopeni.
Yaygın olmayan: Dalak bozuklukları.
Metabolizma ve beslenme hastalıkları
Çok yaygın: Hiperürisemi.
Sinir sistemi hastalıkları
Yaygın: Baş ağrısı.
Solunum sistemi hastalıkları
Çok yaygın: Epistaksis.
Gastrointestinal hastalıklar
Yaygın: Diyare.
Hepato-biliyer hastalıklar
Yaygın: Hepatomegali.
Deri ve deri altı doku hastalıkları
Yaygın: Alopesi, deri döküntüsü, kütanöz vaskülit.
Kas-iskelet bozuklukları, bağ doku ve kemik hastalıkları
Çok yaygın: Kas-iskelet ağrısı.
Yaygın: Osteoporoz.
Böbrek ve idrar yolu hastalıkları
Yaygın olmayan: Hematüri, proteinüri.
Genel bozukluklar ve uygulama bölgesine ilişkin hastalıkları
Yaygın: Enjeksiyon yerinde ağrı.
Araştırmalar
Çok yaygın: Azalmış glukoz, artmış alkalen fosfataz, artmış LDH.
Pazarlama sonrası deneyimden elde edilen veriler Kan ve lenf sistemi hastalıkları
Çok seyrek: Dalak yırtılması.
4.4. Özel kullanım uyarıları ve önlemleri
). .
Orak hücre hastalığı olan olgularda, bazıları ölümcül olan izole orak hücre krizi olguları bildirilmiştir.
Bağışıklık sistemi hastalıkları
Seyrek: Alerjik reaksiyonlar.
Filgrastim kullanan hastalarda, başlangıçta veya izleyen tedavide, anafilaksi, deri döküntüsü ve ürtiker dahil alerjik tip reaksiyonlar bildirilmiştir. Bazı olgularda, yeniden ilaca başlanmasıyla semptomların yeniden oluşması, iki durum arasında nedensel bir ilişki olduğunu düşündürür. Ciddi alerjik reaksiyon yaşayan hastalarda filgrastim tedavisi daimi olarak durdurulmalıdır.
Deri ve deri altı doku hastalıkları
Seyrek: Sweet Sendromu.
Sweet sendromunun (akut febril dermatoz) seyrek vakaları ( > %0.01 ve < %0.1) bildirilmiştir.
Kas-iskelet bozuklukları, bağ doku ve kemik hastalıkları
Filgrastim ile tedavi edilen kanser hastalarında psödogut vakaları bildirilmiştir.
Laboratuvar bulguları
Sitotoksik kemoterapi sonrası filgrastim alan hastalarda, ürik asit, alkalen fosfataz ve laktat dehidrogenazda, klinik bulgu vermeyen, geri dönüşlü, hafif veya orta derecede artışlar görülmüştür.
Şüpheli advers reaksiyonların raporlanması
Ruhsatlandırma sonrası şüpheli advers reaksiyonların raporlanması büyük önem taşımaktadır. Raporlama yapılması, ilacın yarar/risk dengesinin sürekli olarak izlenmesine olanak sağlar. Sağlık mesleği mensuplarının herhangi bir süpheli advers reaksiyonu Türkiye Farmakovijilans Merkezi (TÜFAM)’ne bildirmeleri gerekmektedir (www.titck.gov.tr; e-posta: tufam@titck.gov.tr; tel: 0 800 314 00 08; faks: 0 312 218 35 99).
4.9. Doz aşımı ve tedavisi
LEUKOPLUS’ın doz aşımı durumundaki etkileri tespit edilmemiştir.
Kemik İliği Transplantasyonu çalışmalarında hastalara, toksik etkiler olmaksızın 138 mikrogram/kg/gün’e kadar olan dozlar uygulanmıştır.
Filgrastim tedavisinin kesilmesi halinde, genelde, dolaşımdaki nötrofil sayısı 1-2 gün içinde %50 oranında düşer ve 1-7 günde normal seviyelere döner.
Parkinson Hastalığı Hastalık ilk kez 1817 de İngiliz doktor James Parkinson tarafından tanımlanmış ve Dr. Parkinson hastalığı “sallayıcı felç” olarak kaleme almış. | Kalp Krizi Kalbe giden kan akışı durduğunda kalp krizi meydana gelir. |
İLAÇ GENEL BİLGİLERİ
Hasbiotech İlaç San.ve Tic.A.ŞSatış Fiyatı | 6497 TL [ 22 Sep 2023 ] |
Önceki Satış Fiyatı | 6497 TL [ 15 Sep 2023 ] |
Original / Jenerik | Original İlaç |
Reçete Durumu | Normal Reçeteli bir ilaçdır. |
Barkodu | 8680678450073 |
Etkin Madde | Filgrastim |
ATC Kodu | L03AA02 |
Birim Miktar | 30000000 |
Birim Cinsi | IU |
Ambalaj Miktarı | 10 |
Antineoplastik ve İmmünomodülatör Ajanlar > İmmünostimülan İlaçlar > Filgrastim |
İthal ( ref. ülke : Kuba ) ve Beşeri bir ilaçdır. |
İLAÇ EŞDEĞERLERİ
Eşdeğer İlaç Adı | Barkodu | İlaç Fiyatı |
---|---|---|
Eşdeğer bir ilaç bulunamadı |
Diyabet Hastalığı Diyabet, insülin hormonu ile ilgili problemlerden kaynaklanan bir hastalıktır. |
|
Mesane Kanseri Mesane kanseri her zaman mukozada başlar. Erken safhalarda bu tabakada sınırlı kalır ve hücre içindeki karsinom olarak nitelendirilir. |
|
Asperger Sendromu Asperger sendromu, otistik gurubun bir bölümü olan bir özürdür. Bu genelde, gurubun daha ”yüksek” tarafında yer aldığı düşünülen kişilere uygun bir tanıdır. |