Genel olarak bronkospastik hastalıkları olanlara beta-blokerler verilmemelidir. Ancak,
hafif veya orta derecede bronkospastik hastalarda diğer uygun ilaçların tolere
edilmediği veya etkisiz oldukları durumlarda, göreceli kardiyoselektif olmasından
dolayı Lopresor dikkatle verilebilir. β1 seçiciliği tam olmadığından β2 agonisti birlikte
kullanılmalı ve Lopresor’un etkili olan en düşük dozu kullanılmalıdır.
Lopresor, özellikle insülin veya hipoglisemik bileşikleri kullanan diabetes mellituslu
hastalarda (bkz. İlaç Etkileşmeleri ve Diğer Etkileşmeler) dikkatle kullanılmalıdır.
Diabetik hastalar, β-blokerlerin hipoglisemi ile oluşan taşikardiyi maskelediğine dair
uyarılmalıdır; ancak hipogliseminin baş dönmesi ve terleme gibi diğer belirtileri
anlamlı olarak baskılanamaz ve terleme artabilir.
Beta-blokerler tedavi edilmemiş olan konjestif kalp yetmezliğinde kullanılmamalıdır
(bkz. Kontrendikasyonları). Bu durum ilk başta tespit edilmelidir.
Atriyoventriküler iletim üzerine negatif etki yapmasından dolayı, β-blokerler 1. derece
atriyoventriküler blok olan hastalarda dikkatle kullanılmalıdır (bkz.
Kontrendikasyonları).
Eğer hastada bradikardide bir artış meydana gelirse (kalp atımı dakikada 50-55
atımdan az) dozaj kademeli olarak azaltılmalı veya tedavi kademeli olarak
kesilmelidir (bkz. Kontrendikasyonları).
Periferik arteriyel dolaşım bozukluğu olan hastalarda (örn. Raynaud hastalığı veya
olgusu, intermittan klaudikasyon), β-bloker tedavisi bu gibi durumları
ağırlaştırdığından Lopresor dikkatle kullanılmalıdır (bkz. Kontrendikasyonları).
Feokromositoma olduğu bilinen veya olmasından şüphe edilen hastalarda, Lopresor
alfa blokerle birlikte kombine halde verilmelidir (bkz. Kontrendikasyonları).
Metoprolol güçlü hepatik ilk geçiş metabolizmasına uğrar ve başlıca karaciğerde
metabolize olarak elimine edilir (bkz. Farmakokinetik özellikleri). Bu nedenle,
karaciğer sirozu metoprololün sistemik biyoyararlanımını artırabilir ve total klirensi
azaltabilir; plazma konsantrasyonlarında artışa yol açar.
Yaşlı hastalar dikkatle tedavi edilmelidir. Kan basıncında veya kalp atım hızında çok
belirgin bir azalma, hayati organlara giden kanın yetersiz düzeylere düşmesine
neden olabilir.
Eğer Lopresor ile tedavi edilen hastada genel anestezi gerekiyorsa, hastanın β-
bloker kullandığı anesteziste bildirilmelidir. Kardiyodepresan etkisi az olan anestezik
madde kullanılmalıdır (bkz. İlaç Etklileşmeleri ve Diğer Etkileşmeler). Ameliyattan
önce β-bloker ile tedavinin kesilmesi gerekliliği düşünülüyorsa, bu kademeli olarak
yapılmalı ve genel anesteziden önce 48 saat içinde bu işlem tamamlanmalıdır.
Lopresor tedavisi özellikle iskemik kalp hastalığı olan hastalarda aniden
kesilmemelidir. Angina pektorisin ağırlaşmasını önlemek için, dozaj kademeli olarak
1-3 haftada azaltılmalı ve eğer gerekliyse, aynı zamanda replasman tedavisine
başlanmalıdır.
Diğer bileşiklerle artan anafilaktik reaksiyonlar özellikle β-blokerleri alan hastalarda
şiddetli olabilir ve normal dozlarda adrenaline direnç gösterebilir. Ne zaman olursa,
artan anafilaksi riskinde olan hastalarda β-bloker kullanımı engellenmelidir.
Beta-blokerler prinzmetal anginada (değişken angina pektoris) angina ataklarının
sayısı ve süresini artırabilir. Bu durumda bu tip hastalarda Lopresor gibi seçici
β1-reseptör blokerleri çok dikkatle kullanılabilir.
Beta-blokerler tirotoksikozun bazı klinik belirtilerini maskeleyebilir. Bu nedenle,
tirotoksikozu olan veya oluşmasından şüphe edilen hastalarda Lopresor kullanırken
tiroid ve kardiyak fonksiyonları yakından izlenmelidir.
Praktolol ile birlikte tanımlanan tam okulomukokutanöz sendromu Lopresor ile birlikte
bildirilmemiştir. Ancak, bu sendromun bir kısmı (tek başına veya arasıra ciltte
kızarıklıkla birlikte gözlerin kuruması) meydana gelmiştir. Lopresor tedavisine son
verildiğinde çoğu zaman bu belirtiler ortadan kalkar. Hastalar potansiyel oküler
etkilere