M-ESLON 100 mg 7 mikropellet kapsül Farmakolojik Özellikler

Morfin Sülfat }

Sinir Sistemi > Uyuşturucu Etkiye Sahip İlaçlar (Opioid) > Morfin
Nobel İlaç Sanayii ve Tic. Anomim Şirketi | 8 June  2012

5.   FARMAKOLOJİK ÖZELLİKLER

5.1. Farmakodinamik özellikler

Farmakoterapötik grup: Opiyat agonistleri ATC Kodu: N02AA01

Morfin, MSS’deki opiyat reseptörlerinde, özellikle Mü ve daha düşük ölçüde de Kappa reseptörlerinde bir agonist olarak etki eder. Mü reseptörlerinin, supraspinal analjezi, solunum depresyonu ve öforiye aracılık ettiği ve Kappa reseptörlerinin, spinal analjezi, miyozis ve sedasyona aracılık ettiği düşünülmektedir.

Merkezi Sinir Sistemi

Morfinin terapötik değerinin esas etkileri analjezi ve sedasyondur (yani, uykululuk ve anksiyoliz). Morfin, beyin sapındaki solunum merkezleri üzerine doğrudan etki ederek solunum depresyonu doğurur.

Morfin, medulladaki öksürük merkezi üzerine doğrudan etki ile öksürük refleksini deprese eder. Antitusif etkiler, analjezi için genellikle gerekli olandan daha düşük dozlar ile meydana gelebilir. Morfin, tamamen karanlıkta bile, miyozise neden olur. İğne ucu görünümlü göz bebekleri, narkotik doz aşımının bir belirtisidir, ancak patognomonik değildir (örn., hemorajik veya iskemik kaynaklı pontin lezyonlar da benzer bulgular doğurabilir). Morfin doz aşımındaki hipoksi ile miyozis yerine belirgin midriyazis görülebilir.

Gastrointestinal Kanal ve Diğer Düz Kaslar

Morfin, mide antrumunda ve duodenumunda düz kas tonusundaki artış ile ilişkili olarak, motilitede bir azalmaya neden olur. Yemeğin ince bağırsaktaki sindirimi gecikir ve itici kontraksiyonlar azalır. Kolondaki itici peristaltik dalgalar azalırken, tonus, konstipasyon ile sonuçlanan spazm noktasına kadar artar. Morfin, genellikle düz kas tonusunu, özellikle de gastrointestinal ve biliyer kanalların sfinkterlerini artırır. Morfin, Oddi sfinkterinde spazm doğurarak, intrabiliyer basıncı yükseltebilir.

Kardivovasküler Sistem

Morfin, ilişkili periferik vazodilasyon varlığında veya yokluğunda, histaminin salgılanmasına yol açabilir. Histamin salıverilmesinin ve/veya periferik vazodilasyonun manifestasyonları, pruritusu, yüzde kızarmayı, gözde kızarmayı, terlemeyi ve/veya ortostatik hipotansiyonu içerebilir.

Endokrin Sistem

Opioidler, hipotalamik-hipofizer-adrenal veya -gonadal aksları etkileyebilir. Uygun olmayan derecede düşük veya normal ACTH, LH veya FSH düzeyleri ile ilişkili olarak, serum prolaktin düzeyinde artış ve plazma kortizol ve testosteron düzeylerinde azalmaları da içeren bazı değişiklikler görülebilir. Menopoz öncesindeki bazı kadınlar, düşük östrojen düzeylerine sahip olabilir. Bu hormonal değişikliklerden kaynaklanan klinik semptomlar ortaya çıkabilir.

Diğer Farmakolojik Etkiler:

İn vitro çalışmalar ve hayvan çalışmaları, morfin gibi doğal opioidlerin, bağışıklık sisteminin bileşenleri üzerindeki çeşitli etkilerini işaret etmektedir; bu bulguların klinik önemi bilinmemektedir.

5.2. Farmakokinetik özellikler

Emilim:

Morfin, M-ESLON kapsüllerden iyi emilmektedir ve genel olarak doruk plazma konsantrasyonlarına, uygulamadan 1-5 saat sonra ulaşılmaktadır.

Dağılım:

Hemen salıverilmeli oral çözeltinin eşdeğer bir dozu ile karşılaştırıldığında, yararlanımı tamdır. Morfin, eşdeğer bir intravenöz doz ile karşılaştırıldığında daha düşük bir biyoyararlanıma sahip olması ile sonuçlanan, önemli ölçüde ilk geçiş etkisine maruz kalmaktadır.

Biyotransformasvon:

Morfinin başlıca metabolik dönüşümü, daha sonra renal atılıma uğrayan morfin-3-glukuronide ve morfin-6-glukuronide glukuronidasyondur.

Eliminasvon:

Morfinin metabolitleri safraya geçer, hidrolize olur ve sonrasında yeniden emilime uğrayabilir.

Hastalar, M-ESLON’un geniş bir aralıktaki M-ESLON dozları kullanılarak uygun ağrı kontrolü için titre edilir. Bunun sonucunda, gerekli dozajda hastalar arasında geniş bir değişkenlik söz konusudur ve on iki saatte bir 5 mg minimum dozaj ve 12 saatte bir 5,6 g doz kaydedilmiştir.

5.3. Klinik öncesi güvenlik verileri

KÜB’ün diğer bölümlerine dahil edilmiş olanlar dışında, reçete eden için anlamlı olabilecek başka klinik öncesi veri mevcut değildir.

Ağız Kanseri Ağız Kanseri Ağız kanserinin en yaygın türleri, dudak, dil, dişetidir. Nadiren yanak içi veya damak bölgelerini de içine alır. Parkinson  Hastalığı Parkinson Hastalığı Hastalık ilk kez 1817 de İngiliz doktor James Parkinson tarafından tanımlanmış ve Dr. Parkinson hastalığı “sallayıcı felç” olarak kaleme almış.