Vld İlaçları MYLERAN 2 mg 100 tablet KUBKlinik Özellikler

MYLERAN 2 mg 100 tablet Klinik Özellikler

Busulfan }

Antineoplastik ve İmmünomodülatör Ajanlar > Alkilleyici Ajanlar > Busulfan
Vld Danışmanlık,Tıbbii Ürünler ve Tanıtım Hizmetleri Ltd. Şti. | 24 August  2012

4.   KLİNİK ÖZELLİKLER

  • 4.1. Terapötik endikasyonlar

    MYLERAN kronik myeloid löseminin kronik fazının palyatif tedavisinde endikedir.

    MYLERAN, hastalarda yüksek doz busulfan ve siklofosfamid kombinasyonunun mevcut en iyi seçenek olduğu düşünüldüğü durumlarda, hemaopoetik progenitör hücre transplantasyonunda hazırlayıcı tedavi olarak endikedir.

    MYLERAN özellikle belirgin trombositozu olan olgularda, polisitemi verada uzun süreli remisyon oluşturmada etkilidir.

    MYLERAN, bazı seçilmiş esansiyel trombositemi ve miyelofibroz vakalarında da yararlı olabilir.

    • 4.2. Pozoloji ve uygulama şekli

      Pozoloji/uygulama sıklığı ve süresi:

      MYLERAN’ın emniyetli kullanımı

      MYLERAN genellikle kürler halinde ya da devamlı şekilde uygulanır. Doz, hematolojik ve klinik olarak gözlem altında tutulan her hastaya göre bireysel olarak ayarlanmalıdır. Hastalar MYLERAN’ın içeriğinden daha az günlük doza gereksinim duyarlarsa, tedavi aralarında bir veya daha fazla busulfan tedavisiz gün bırakılarak istenen doza ulaşılabilir.

      Progenitör hücre transplantasyonundan önce hazırlama:

      • •  Yetişkinler:

      Yetişkinlere önerilen busulfan dozu transplantasyondan 7 gün önce başlayarak 4 gün her 6 saatte bir 1mg/kg’dır. Genellikle busulfanın son dozundan 24 saat sonra başlayarak iki gün 60 mg/kg/gün siklofosfamid verilir.

      • •  Pediyatik popülasyon:

      Busulfanın çocuklar için tavsiye edilen dozu 480-600 mg/m2 vücut yüzey alanında kümülatif dozdur. Hemopoetik kök hücre transplantasyonundan önce koşullandırma için normal dozaj planı nakilden yedi gün önce başlayarak 4 gün her 6 saatte bir 30-37,5 mg/m2’dir (bkz. Bölüm 5.2). Siklofosfamid dozu yetişkinlerle aynıdır.

      Kronik myeloid lösemi ( Kronik granülositik lösemi)

      Erişkinlerde indüksiyon: Tedavi, hastalık teşhis edilir edilmez başlatılır. Doz günde 0,06 mg/kg’dır. Başlangıçta maksimum günlük doz 4 mg’dır ve tek bir doz olarak verilebilir. MYLERAN tedavisine cevap, hastadan hastaya değişir ve hastaların çok küçük bir kısmında kemik iliği çok duyarlı olabilir. İndüksiyon fazı sırasında kan sayımı haftada en az bir kez yapılmalı ve dikkatle izlenmelidir. Semi-logaritmik bir kağıt üzerinde kan sayımlarının grafiğinin yapılması faydalı olabilir. Doz, ancak üç hafta sonraki cevap yetersiz ise yükseltilmelidir. MYLERAN uygulaması, toplam lökosit sayısı 15 ila 25x109/L arasına düştüğü zamana kadar (tipik olarak 12-20 hafta) devam ettirilmelidir. Daha sonra tedaviye ara verilebilir; tedaviye ara verilmesinden sonraki iki hafta içinde lökosit sayısında daha da fazla bir düşme olabilir. Bu noktadan sonra veya trombosit sayısının 100x109/L’nin altına düşmesinden sonra tedaviye indüksiyon dozuyla devam edilmesine bağlı olarak uzun süreli ve muhtemelen irreversibl bir kemik iliği aplazisi riski vardır.

      Erişkinlerde idame tedavisi: İndüksiyondan sonra ek MYLERAN tedavisi uygulanmadan lösemi uzun süre kontrol altına alınabilir; ek MYLERAN tedavisi genellikle, lökosit sayısı 50x109/L’ye çıktığında veya semptomlar nüksettiğinde tekrar uygulanır. Bazı klinisyenler remisyon sürelerinin kısa olması halinde sürekli idame tedavisini daha pratik bularak tercih etmektedirler. Amaç, lökosit sayısını 10-15x109/ L ’de tutmaktır; ve kan sayımları en az 4 haftada bir yapılmalıdır. Alışılagelen idame dozu 0,5 - 2mg/gün’dür; fakat hastanın bireysel gereksinimi çok daha düşük olabilir. Eğer hasta bir tabletin içeriğinden daha düşük ortalama günlük doza ihtiyaç duyuyorsa, idame dozu tedavi günleri aralarında bir veya daha çok MYLERAN’sız günler bırakılarak ayarlanabilir.

      4.5. Diğer tıbbi ürünler ile etkileşimler ve diğer etkileşim şekilleri

      Pediyatrik popülasyon: Kronik granülositik lösemi pediyatri yaş grubunda nadiren görülür. Philadelphia kromozomu pozitif (Ph pozitif) hastalarda kullanılabilir fakat Ph negatif juvenil tip hastalarda iyi cevap alınmaz.

      Polisitemi vera

      Günlük doz genellikle 4-6 mg’dır ve 4-6 hafta devam eder. Özellikle trombosit sayısı olmak üzere kan sayımı dikkatle izlenmelidir. Rölaps görüldüğü takdirde ilave tedavi devreleri uygulanabilir veya indüksiyon dozunun yaklaşık yarısı kullanılarak idame tedavisi uygulanabilir. Polisitemi öncelikle veneseksiyonla kontrol altına alınmışsa, sadece trombosit sayısının kontrol altında tutulması için kısa sürelerle MYLERAN tedavi kürü uygulanabilir.

      Miyelofibroz

      Başlangıç dozu günde 2-4 mg’dır. Bu hastalıkta kemik iliğinin son derece duyarlı olması nedeniyle hematolojik kontrollerin çok dikkatli yapılması gerekir.

      Esansiyel trombositemi

      Başlangıç dozu günde 2-4 mg’dır. Toplam lökosit saysı 5x109/L’nin altına veya trombosit sayısı 500x109/L’nin altına düşerse tedavi durdurulmalıdır.

      Uygulama şekli:

      MYLERAN bir miktar su ile yutulmalıdır. MYLERAN bölünmemelidir.

      İlacın dış kaplama tabakası bozulmamış ve sağlamsa MYLERAN’ın ellenmesinde hiç bir risk yoktur. Tabletler bölünmemelidir. MYLERAN ellenirken sitotoksik ilaçların ellenmesiyle ilgili yerel sağlık otoritelerinin kurallarına uyulmalıdır.

      Tabletlerin imhası: MYLERAN’ın imhasında tehlikeli maddelerin imhası için geçerli olan yerel kurallara uyulmalıdır (bkz. Bölüm 6.6).

      Özel popülasyona ilişkin ek bilgiler:

      Böbrek/karaciğer yetmezliği:

      MYLERAN’ın böbrek/karaciğer yetmezliği olanlarda kullanımı için klinik veriler bulunmamaktadır.

      Pediyatrik popülasyon:

      MYLERAN’ın çocuklarda kullanımı için bakınız “Pozoloji /uygulama sıklığı ve süresi”

      Geriyatrik popülasyon:

      MYLERAN’ın yaşlılarda kullanımı için klinik veriler bulunmamaktadır.

      Obez hastalar:

      Obez hastalarda doz yüzey vücut alanına göre veya ideal kiloya göre ayarlanarak verilmelidir (bkz. Bölüm 5.2).

      • 4.3. Kontrendikasyonlar

        Busulfana dirençli olduğu bilinen hastalarda MYLERAN kullanılmamalıdır. MYLERAN daha önce busulfan veya bileşenlerine aşırı duyarlılık reaksiyonu göstermiş hastalara verilmemelidir (bkz. Bölüm 6.1).

        • 4.4. Özel kullanım uyarıları ve önlemleri

          MYLERAN, SADECE BU TÜR İLAÇLARI UYGULAMA DENEYİMİ OLAN HEKİMLER TARAFINDAN UYGULANMASI GEREKEN AKTİF BİR SİTOTOKSİK AJANDIR.

          MYLERAN sadece uygulamadan sonra klinik biyokimyasal ve hematolojik etkilerinin düzenli olarak izlenebildiği tesislerde uzman onkoloji servisinin gözetiminde tatbik edilmelidir.

          Canlı organizma aşısı kullanarak immunizasyon, bağışıklığı bastırılmış hastalarda enfeksiyona neden olma potansiyeli taşır. Bu nedenle MYLERAN kullanan hastalarda canlı organizma aşılarıyla immünizasyon önerilmez.

          MYLERAN solunum yetmezliği olan hastalarda kullanıldığında dikkatli olunmalıdır. Her bir hastada pulmoner fonksiyon düzenli olarak kontrol edilmelidir. Hastada akciğer toksisitesi gelişirse MYLERAN tedavisi kesilmelidir (bkz. Bölüm 4.8).

          MYLERAN genel olarak, radyoterapi ile birlikte veya hemen radyoterapi sonrasında verilmemelidir.

          MYLERAN blast transformasyonu meydana geldikten sonra etkili değildir.

          Pulmoner toksisite olasılığı olan hastalara anestezi gerekiyorsa, hastaya verilen oksijen konsantrasyonu emniyetli en düşük oranda korunmalı ve post-operatif respiratuvar bakımda dikkatli olmalıdır.

          Kronik miyeloid lösemili hastalarda hiperürisemi ve/veya hiperürikozüri yaygındır ve MYLERAN tedavisine başlanmadan önce bunlar düzeltilmelidir. Tedavi esnasında, hiperürisemi ve ürik asit nefropatisi riski yeterli hidrasyon ve allopurinol kullanımı dahil uygun profilaksi ile önlenmelidir.

          Böbrek yetmezliği olan hastalarda çalışma yapılmamıştır; ancak busulfanın bir kısmı idrara geçtiğinden bu hastalarda doz değişikliği önerilmez. Yine de dikkatli olunması tavsiye edilir.

          MYLERAN karaciğer yetmezliği olan hastalarda çalışılmamıştır. Busulfanın başlıca karaciğerden metabolize edilmesi nedeniyle önceden karaciğer fonksiyon yetmezliği, bilhassa ağır hepatik yetmezliği olan hastalarda busulfan kullanıldığında dikkatli bir gözlem yapılmalıdır.

          Mutad doz tedavisi: Mutat doz busulfan tedavisi ile birlikte, itrakonazol veya metronidazol verilen hastalar busulfan toksisitesinin belirtileri açısından takip edilmelidir. Bu ilaçlar busulfan ile birlikte verildiğinde haftalık kan sayımı ölçümleri yapılmalıdır (bkz. Bölüm 4.5).

          Yüksek doz tedavisi (Hemopoetik Kök Hücre Nakli için kullanıldığında): Eğer yüksek dozda MYLERAN veriliyorsa (bkz. Bölüm 4.9), hastalara fenitoinden çok tercihen bir benzodiazepin ile profilaktik antikonvülsan tedavi uygulanmalıdır (bkz. Bölüm 4.5 ve 4.8).

          Yüksek dozda MYLERAN ile birlikte itrakonazol veya metronidazol verildiğinde busulfan toksisite riskinin arttığı bildirilmiştir (bkz. Bölüm 4.5). Yüksek dozda busulfan ve metronidazolün birlikte uygulanması önerilmez. İtrakonazol ile birlikte yüksek doz MYLERAN’ın verilmesi hekimin yorumuna bağlıdır ve risk/yarar oranı gözönüne alınmalıdır.

          Yüksek dozda MYLERAN ve siklofosfamid ile tedavi edilen hastalarda, busulfanın son dozundan sonra siklofosfamid ilk dozu 24 saatten daha fazla geciktirildiğinde hepatik veno-oklüzif hastalık ve diğer tedavi rejimiyle ilgili toksisitelerde insidans azalması gözlenmiştir.

          Busulfan tedavisi ile kemik iliği depresyonu, özellikle trombositopeni görülür. Busulfan tedavisi önceden uygulanan radyoterapi veya diğer sitotoksik ilaçlar nedeniyle kemik iliği rezervi çok az olan hastalarda azami dikkat gösterilmek koşulu ile kullanılmalıdır. Uygulama trombosit sayısında keskin bir düşüş olduğunda veya purpura geliştiğinde derhal kesilmelidir. Günlük 4 mg’dan daha yüksek dozaj trombositopeni riskinde artış veya geri dönüşümsüz kemik iliği depresyonu ile ilişkilidir.

          Oogenez ve spermatogenez:

          4.8. İstenmeyen etkiler

          İzleme: Aşırı miyelosupresyon olasılığını ve irreversibl kemik iliği aplazisi riskini önlemek için tedavi boyunca kan sayımlarının kontrolüne çok dikkat edilmelidir (bkz. Bölüm 4.8).

          Hepatik veno-oklüzif hastalık busulfan tedavisi süresince ortaya çıkabilen majör bir komplikasyondur. Önceden radyoterapi alan hastalar, üç ya da daha fazla kemoterapi kürü alanlar, veya progenitör hücre transplantı öncesinde riski artırabilir.

          Myleran Tabletlerin Güvenli Kullanımı: Bölüm 6.6’ya bakınız.

          Mutajenite: MYLERAN uygulanan hastalardan alınan hücrelerde çeşitli kromozom anomalileri görülmüştür.

          Karsinojenite: "Uluslararası Kanser Araştırma Örgütü" kısa süreli testler bazında MYLERAN’ı karsinojenik potansiyeli olan ilaçlar sınıfına dahil etmiştir. "Dünya Sağlık Örgütü", MYLERAN’a maruz kalma ile kanser arasında bir ilişki olduğu sonucuna varmıştır.

          Uzun süre MYLERAN ile tedavi edilen hastalarda prekanseröz lezyonlara benzeyen bazı değişikliklerle beraber yaygın epiteliyal displazi gözlenmiştir.

          MYLERAN verilen hastalarda malign tümörler görüldüğü bildirilmiştir.

          Diğer alkilleyici ilaçlarda olduğu gibi, MYLERAN’ın lökomojenik olduğuna dair bilgiler artmaktadır. Akciğer kanseri ameliyatına adjuvan olarak iki yıl süreyle MYLERAN tedavisi uygulanan kontrollü prospektif bir araştırmada, uzun süreli izlemede plasebo verilen gruba göre akut lösemi insidansında artış olduğu görülmüştür. Solid tümör sıklığında bir artış olmamıştır.

          Akut lösemi, polisitemi veranın olası bir sonucu ise de uzun süreli alkilleyici ajan tedavisi de insidansı artırabilir.

          MYLERAN ile polisitemi vera ve esansiyel trombositemi tedavisinde ilacın karsinojenik potansiyeli gözönüne alınarak çok dikkat edilmelidir (bkz. Bölüm 5.3). Daha genç ve asemptomatik hastalarda bu endikasyonlarda busulfan kullanımından kaçınılmalıdır. Eğer ilacın gerekli olduğu düşünülüyorsa tedavi kürleri mümkün olduğunca kısa tutulmalıdır.

          Bu tıbbi ürün laktoz içerir. Nadir kalıtımsal galaktoz intoleransı, Lapp laktaz yetmezliği ya da glikoz-galaktoz malabsorpsiyon problemi olan hastaların bu ilacı kullanmamaları gerekir.

          • 4.5. Diğer tıbbi ürünler ile etkileşimler ve diğer etkileşim şekilleri

          Canlı organizma aşıları ile aşılama bağışıklığı baskılanmış kişilerde önerilmez(bkz. Bölüm 4.4).

          Pulmoner toksisiteye neden olan diğer sitotoksiklerin aditif etkisi olabilir (bkz. Bölüm 4.8).

          Yüksek dozda MYLERAN (bkz. Bölüm 4.9) alan hastalara fenitoin verilmesi miyeloablatif etkide azalmaya neden olabilir.

          Yüksek doz MYLERAN alan hastalara birlikte itrakonazol verilmesinde busulfan klerensinde yaklaşık %20 azalma ve buna karşılık plazma busulfan düzeylerinde artış rapor edilmiştir. Metronidazol (1200 mg, günde üç defa 400 mg verilerek) ile kombinasyonda, busulfan değerleri yaklaşık 0% 80 artar (bkz Bölüm 4.4). Flukonazolun busulfan klerensi üzerine herhangi bir etkisi yoktur. Sonuç olarak yüksek dozda busulfanın itrakonazol veya metronidazol ile birlikte verilmesinin busulfan toksisite riskinde artışa eşlik ettiği bildirilmiştir (bkz. Bölüm 4.4).

          Yüksek dozda busulfan ve siklofosfamid ile tedavi edilen hastalarda, siklofosfamidin ilk dozu busulfanın son dozundan sonra 24 saatten daha fazla geciktirilerek verilirse hepatik veno-oklüzif hastalık ve diğer tedaviyle ilişkili toksisitelerin insidansında azalma gözlenmiştir.

          Parasetamol kan ve dokularda glutatyon seviyelerini azaltır ve bu yüzden birlikte kullanıldığında busulfan klerensi azalır.

          Özel popülasyonlara ilişkin ek bilgiler

          Böbrek/karaciğer yetmezliği:

          MYLERAN ile böbrek veya karaciğer yetmezliği olan hastalarda herhangi bir etkileşim çalışması bulunmamaktadır.

          Pediyatrik popülasyon:

          Pediyatrik popülasyonda Busulfan-Melfalanın (BuMel) birlikte kullanıldığı tedavi rejimi için, son oral busulfan uygulamasından 24 saatten daha kısa bir süre sonra melfalan uygulanmasının toksisite gelişimini etkileyebileceği bildirilmiştir.

          • 4.6. Gebelik ve laktasyon

            Genel tavsiye

            Gebelik kategorisi D

            Çocuk doğurma potansiyeli bulunan kadınlar/doğum kontrolü (Kontrasepsiyon)

            Tüm sitotoksik kemoterapi uygulamalarında olduğu gibi eşlerden herhangi birine MYLERAN veriliyorsa yeterli kontraseptif önlemler uygulanmalıdır.

            Gebelik dönemi

            MYLERAN gebelik ve/veya fetus/yeni doğan üzerinde zararlı farmakolojik etkileri bulunmaktadır.

            MYLERAN gerekli olmadıkça gebelik döneminde kullanılmamalıdır.

            Gebelik sırasında MYLERAN kullanımından mümkün olduğunca kaçınılmalıdır. Hayvanlarda yapılmış çalışmalarda (bkz. Bölüm 5.3) teratojenik etki potansiyeline sahipken, gebeliğin ikinci yarısında maruz kalma, yavrularda doğurganlığın bozulmasına neden olmuştur. Her vakada, ilacın anneye potansiyel yararı ile fötusa olası riski tartılmalıdır.

            Mutlak olarak busulfana atfedilmese de bir kaç konjenital anomali vakası bildirilmiştir ve hamilelikte üçüncü üç aylık dönemde maruz kalma ile intraüterin büyüme geriliği arasında ilişki görülmüştür. Bununla beraber ilk üç aylık dönemde in utero MYLERAN’a maruz kalmış olsa da doğan birçok çocuğun normal görünüme sahip olduğu bildirilmiştir.

            İnsanlardaki potansiyel risk tam olarak bilinmemektedir.

            Laktasyon dönemi

            MYLERAN veya metabolitlerinin anne sütüyle atılıp atılmadığı bilinmemektedir. MYLERAN alan anneler bebeklerini emzirmemelidir.

            Üreme yeteneği/Fertilite

            MYLERAN kadınlarda over fonksiyonunu baskılayabilir ve amenoreye, erkeklerde spermatogenez baskılanmasına sebep olabilir (bkz. Bölüm 4.8 ve 5.3).

            Her iki cinsiyette de kısırlığa neden olabilir. Kadınlarda busulfan şiddetli ve devamlı yumurtalık baskılanmasına, genç kızlarda ve ön-ergenlikte yüksek dozlarda uygulandıktan sonra puberteye erişmede başarısızlık ile sonuçlanabilir. Erkeklerde de busulfan alan hastalarda erkek infertilitesi, azospermi, ve testislerde atrofiye neden olabilir.

            • 4.7. Araç ve makine kullanımı üzerindeki etkiler

              MYLERAN sürücülük performansı veya makine kullanma yeteneği üzerine etkisi bilinmemektedir. İlacın farmakolojisinden zararlı bir etki yapması beklenmemektedir.

              • 4.8. İstenmeyen etkiler

              Bu ilaç için istenmeyen etkilerin sıklığını tayin etmeyi desteklemede kullanılabilecek modern klinik dokümantasyon yoktur. İstenmeyen etkilerin sıklığı alınan doza ve birlikte verildiği diğer terapötik ilaçlara bağlı olarak değişebilir.

              Rapor edilen istenmeyen etkiler aşağıdaki sıklık derecesine göre listelenmiştir.

              Çok yaygın (>1/10), yaygın (>1/100 ila <1/10), yaygın olmayan(>1/1000 ila <1/100), seyrek(>1/10000 ila <1/1000), çok seyrek (<1/10000), bilinmiyor (eldeki verilerden hareketle tahmin edilememektedir.)

              (Kist ve polipler dahil olmak üzere) iyi huylu ve kötü huylu neoplazmalar

              Yaygın: Onkoloji tedavisinde sekonder akut lösemi (bkz. Bölüm 4.4)

              Kan ve lenfatik sistemi hastalıkları*

              Çok yaygın: Lökopeni ve özellikle trombositopeni şeklinde görülen doz ile ilgili kemik iliği bozukluğu

              Seyrek: Aplastik anemi (bkz. Bölüm 4.9)

              Sinir sistemi hastalıkları

              Seyrek: Yüksek dozda; nöbet (bkz. Bölüm 4.4 ve 4.5)

              Çok seyrek: Myastenia gravis

              Göz hastalıkları

              Seyrek: Lens bozuklukları ve kataraktlar (bilateral olabilen); kornea incelmesi (öncesinde yüksek dozda busulfan tedavisi uygulanan kemik iliği transplantasyonu sonrasında).

              Kardiyak hastalıkları

              Yaygın: Yüksek dozda; talasemili hastalarda kardiyak tamponad

              Solunum, göğüs ve mediastinal hastalıkları*

              Çok yaygın: Yüksek dozda; idyopatik pnömoni sendromu

              Yaygın: Uzun süreli mutad dozları takiben interstisyel akciğer hastalığı

              Gastrointestinal hastalıkları

              Çok yaygın: Yüksek dozda; bulantı, kusma, diyare ve ağızda ülserasyon (bkz. bölüm 4.9)

              Seyrek: Mutad dozlarda; bulantı, kusma, diyare ve ağızda ülserasyon; bölünmüş dozlarda kullanıldığında olasılıkla azalabilir. Ağızda kuruluk

              Bilinmiyor: Diş hipoplazisi

              Hepato-biliyer hastalıkları*

              Çok yaygın: Yüksek dozda; hiperbilirubinemi, sarılık, vena-oklüzif karaciğer hastalığı (bkz. Bölüm 4.4 ve 4.5) ve hepatik atrofi ve hepatiknekrozla birlikte biliyer fibroz.

              Seyrek: Mutad dozda kolestatik sarılık ve karaciğer fonksiyon anormallikleri. Biliyer fibroz.

              Deri ve deri altı doku hastalıkları*

              Yaygın: Yüksek dozda alopesi. Deride hiperpigmentasyon (Bkz: Genel bozukluklar ve uygulama bölgesine ilişkin durumlar )

              Seyrek: Mutad dozlarda alopesi, ürtiker, eritema multiforme, eritema nodosum, porfirya non-akut, döküntü, deride tam anhidroz ile cilt kuruluğu ve tam anhidröz şiloz ile cilt hassasiyeti,Sjögren sendromu. Yüksek dozda busulfan verilmesinden sonra radyoterapi uygulanan hastalarda deri hasarında radyasyon etkisinin artışı.

              Böbrek ve idrar yolu hastalıkları

              Yaygın: Yüksek dozda siklofosfamid ile kombinasyonda hemorajik sistit

              Üreme sistemi ve meme hastalıkları*

              Çok yaygın: Yüksek dozda menopoz-öncesi hastalarda menopoz semptomlarıyla birlikte adet yokluğu (amenore) ve yumurtalık bozuklulkarı; yüksek dozda adolesan-öncesi ve genç kızlara uygulanması sonrasında puberteye erişmede başarısızlığı içeren şiddetli ve devamlı yumurtalık baskılanması. Busulfan alan erkek hastalarda kısırlık, azospermi, testislerde atrofi.

              Yaygın olmayan: Mutad dozlarda menopoz öncesi hastalarda yumurtalık bozuklukları ve adet yokluğu (amenore) ile birlikte menopoz semptomları.

              Çok seyrek: Jinekomasti.

              Genel bozukluklar ve uygulama bölgesine ilişkin durumlar*

              Seyrek: Displazi

              *Seçilmiş advers olayların tanımı

              Kan ve lenfatik sistemi hastalıkları

              Nadiren, tipik olarak uzun süreli mutad dozlardan veya yüksek dozda busulfandan sonra aplastik anemi (bazen geriye dönüşsüz) bildirilmiştir.

              Solunum, göğüs ve mediastinal hastalıklar

              Yüksek veya mutad doz tedavisini takiben tipik olarak anormal pulmoner fizyoloji bulgularıyla birlikte spesifik olmayan kuru öksürük, dispne ve hipoksi şeklinde pulmoner toksisite görülür. Daha sonra uygulanan radyoterapi busulfan nedenli subklinik akciğer harabiyetini artırabilir. Diğer sitotoksik ajanlar ilave akciğer toksisitesine neden olabilir (bkz. Bölüm 4.5). Bir kez pulmoner toksisite yerleşirse busulfann kesilmesine rağmen prognoz iyi değildir ve kortikosteroidlerin faydalı olduğuna dair çok az bilgi mevcuttur.

              İdyopatik pnömoni sendromu enfeksiyöz olmayan diffüz pnömoni olup genellikle allogenik veya otolog hemopoetik transplant öncesi yüksek doz busulfan hazırlayıcı tedavisinden sonra üç ay içinde meydana gelir. Bazı vakalarda bronkolavaj sonrası diffüz alveolar hemoraji görülebilir. Göğüs röntgeni veya bilgisayarlı tomografi taramaları diffüz veya spesifik olmayan fokal infiltratlar gösterir ve biyopsi ise interstisyel pnömonit ve diffüz alveolar harabiyet ve bazen fibrozis gösterir. İnterstisyel pnömonit mutad dozlardan sonra oluşabilir ve pulmoner fibrozise yol açabilir. Bu, bir kaç yılı aşan, uzun süreli tedaviden sonra ortaya çıkar. Başlangıç ekseriya gizlidir; fakat akut da olabilir. Histolojik özellikleri arasında büyük hiperkromatik çekirdekleri olan dev hücrelerin mevcudiyeti ve alveolar ve bronşiyoler epiteliyumda atipik değişiklikler bulunur. Akciğer patolojisi süperempoze enfeksiyonlarla komplike olabilir. Pulmoner ossifikasyon ve distrofik kalsifikasyon görüldüğü de bildirilmiştir.

              Hepatobiliyer hastalıklar

              Normal terapötik dozlarda busulfanın genellikle belirgin şekilde hepatotoksik olmadığı düşünülür. Bununla beraber, kronik miyeloid lösemi için en az iki yıl süreyle düşük dozda busulfan ile tedavi edilen hastaların postmortem retrospektif raporlarında sentrilobuler sinüzoidal fibroz görüldüğü bildirilmiştir.

              Busulfan ve tiyoguanin kombinasyonu önemli oranda hepatotoksisite ile ilişkilidir (bkz. Bölüm 4.5).

              Deri ve derialtı doku hastalıkları

              Özellikle esmer tenlilerde olmak üzere hiperpigmentasyon görülür. Bu durum sıklıkla boyun, üst gövde, meme uçları, karın ve avuç içi kıvrımlarında belirgindir. Hiperpigmentasyon bir klinik sendromunun bir belirtisi olarak da görülebilir (bkz. Genel bozukluklar ve uygulama bölgesine ilişkin durumlar).

              Üreme sistemi ve meme hastalıkları

              Hayvanlarda busulfan tedavisi çalışmaları üreme toksisitesi göstermiştir (bkz. Bölüm 5.3).

              Çok nadir durumlarda, tedaviye devamla over fonksiyonunun düzeldiği bildirilmiştir.

              Genel bozukluklar ve uygulama bölgesine ilişkin durumlar

              Adrenal baskılanmanın biyokimyasal bulguları olmaksızın adrenal yetersizliğe (Addison hastalığı) benzeyen klinik sendrom (bitkinlik, aşırı yorgunluk, iştahsızlık, kilo kaybı, bulantı, kusma ve deride hiperpigmentasyon), mukoz membran hiperpigmentasyonu ve saç kaybı (Bkz: Deri ve deri altı doku hastalıkları) uzun süreli busulfan tedavisini takiben az sayıda olguda görülmüştür. Bu sendrom bazen busulfan tedavisi kesilince düzelir.

              Busulfanla tedavi edilen hastalarda üterin, servikal, bronşiyal ve diğer epitelleri etkileyen yaygın displazi dahil bir çok histolojik ve sitolojik değişiklikler gözlenmiştir. Bu raporların çoğu uzun süreli kullanımla ilgiliyse de yüksek dozda kısa süreli kullanım sonrasında da geçici epitelyal anormallikler gözlenmiştir (bkz. Bölüm 4.9).

              Şüpheli advers reaksiyonların raporlanması

              Ruhsatlandırma sonrası şüpheli advers ilaç reaksiyonlarının raporlanması büyük önem taşımaktadır. Raporlama yapılması, ilacın yarar/risk dengesinin sürekli olarak izlenmesine olanak sağlar. Sağlık mesleği mensuplarının herhangi bir şüpheli advers reaksiyonu Türkiye Farmakovijilans Merkezi (TÜFAM)’ne bildirmeleri gerekmektedir (www.titck.gov.tr e-posta: tufam@titck.gov.tr; Tel: 0 800 314 00 08; Faks: 0 312 218 35 99).