RAPIFEN 0.5 mg 2 ml 5 ampül Klinik Özellikler

Alfentanil }

Sinir Sistemi > Genel Anestezikler > Alfentanil
Johnson & Jonhson Sıhhi Malzeme San. ve Tic.Ltd.Şti. | 30 December  1899

4.1. Terapötik endikasyonlar

RAPIFEN aşağıdaki durumlarda endikedir:

• Anestezi indüksiyon ajanı olarak

• Kısa (bolus enjeksiyonlar) ve uzun (bolus, doz artışlarıyla tamamlanan veya infüzyon şeklinde verilen) cerrahi girişimler için genel anestezide narkotik analjezik ve bölgesel anesteziye ek olarak

4.2. Pozoloji ve uygulama şekli

Pozoloji:

RAPIFEN dozu hastanın yaşı, vücut ağırlığı, fiziksel durumu, altta yatan patolojik durumlar, kullandığı diğer ilaçlar, cerrahi ve anestezinin tipine göre bireyselleştirilmelidir.

Başlangıç dozu yaşlılarda ve düşkün hastalarda azaltılmalıdır; sağlıklı çocuklarda ise doz arttırılabilir. Ek dozları belirlerken başlangıç dozunun etkisi göz önüne alınmalıdır.

Bradikardiyi önlemek için indüksiyondan hemen önce intravenöz yolla düşük dozda bir antikolinerjik verilmesi önerilir. Bulantı ve kusmayı önlemek amacıyla droperidol verilebilir.

Uygulama sıklığı, süresi ve uygulama şekli:

İndüksiyon ajanı olarak kullanımı

RAPIFEN’in 120 ^g/kg (17 ml/70 kg) ve üzerindeki intravenöz bolus dozları, yeterli kas gevşemesi sağlanan hastalarda uygun kardiyovasküler stabilitenin idame etmesini sağlarken aynı zamanda hipnoz ve analjeziyi indükleyecektir.

Kısa cerrahi girişimlerde ve ayaktan hastalarda kullanımı

RAPIFEN düşük dozlarda kullanıldığında daha çok minör, kısa ancak ağrılı cerrahi girişimlerde ve ayaktan hastalarda, iyi bir monitorizasyon donanımının bulunması şartıyla, yarar sağlamaktadır.

On dakikadan kısa süreli işlemlerde 7 - 15 ^g/kg’lık (1 - 2 ml/70 kg) bir intravenöz bolus dozu yeterli olacaktır. İşlemin süresi 10 dakikayı geçerse 10-15 dakikada bir veya gerektiğinde 7 - 15 ^g/kg (1 - 2 ml/70 kg) şeklinde ek dozlar verilmelidir.

Çoğu kez 7 ^g/kg (1 ml/70 kg) veya daha düşük bir dozla spontan solunum sürdürülebilir. Bu teknikte yavaş enjeksiyon koşuluyla 3,5 ^g/kg (0,5 ml/70 kg) şeklinde artışlar önerilir.

Derlenme süresini uzatabileceğinden ayaktan hastalara droperidol veya benzodiazepin uygulanmaması tercih edilmektedir. Ayaktan hastalarda tercih edilen teknik, antikolinerjik bir ajan, kısa etkili bir indüksiyon hipnotiği, RAPIFEN ve N2O/O2’den oluşmaktadır.

Postoperatif dönemde oluşabilen bulantı göreceli olarak kısa süreli olup konvansiyonel önlemlerle kolayca kontrol edilir.

Orta süreli cerrahi girişimlerde

Başlangıçtaki intravenöz bolus dozu aşağıdaki gibi cerrahi işlemin tahmini süresine göre ayarlanmalıdır:

Cerrahi girişimin süresi (dakika)

RAPIFEN i.v. bolus doz

^g/kg

ml/70 kg

10-30

20-40

3-6

30-60

40-80

6-12

> 60

80-150

12-20

Cerrahi daha uzun sürdüğü veya daha agresif olduğunda analjezi aşağıdaki gibi idame ettirilebilir:

• Gerektiğinde 15 ^g/kg’lık (2 ml/70 kg) artışlarla (postoperatif solunum depresyonundan kaçınmak için cerrahinin son 10 dakikası içinde RAPIFEN verilmemelidir)

• Ya da cerrahinin bitmesine 5- 10 dakika kalana kadar 1 ^g/kg/dakika (0,14 ml/70 kg/dakika) hızla infüzyon.

Dozdaki küçük artışlar veya infüzyon hızının geçici olarak artırılmasıyla çok ağrılı uyarı dönemleri kolayca atlatılabilir.

RAPIFEN, N2O/O2 veya başka bir inhalasyon anestetiği olmadan kullanıldığında daha yüksek bir RAPIFEN idame dozu gereklidir.

Uzun süreli cerrahi girişimlerde

Uzun süreli cerrahi işlemlerde, özellikle hızlı bir ekstübasyon gerektiğinde, anestezinin analjezik komponenti olarak RAPIFEN kullanılabilir.

Başlangıç intravenöz dozu bireyselleştirilerek ve infüzyon hızı cerrahi uyaranların şiddeti ve hastanın reaksiyonlarına göre düzenlenerek en uygun analjezi ve stabil bir otonomik durum sağlanabilir.

Uygulama şekli:

RAPIFEN bolus enjeksiyon veya intravenöz infüzyon şeklinde uygulanır.
Özel Popülasyonlara İlişkin Ek Bilgiler

Karaciğer Yetmezliği

Tek bir 50 p,g/kg i.v. doz uygulandığında, sirozlu hastalardaki terminal yarılanma ömrü kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecelerde daha uzun olarak bulunmuştur. Dağılım hacmi değişmeden kalır. Alfentanilin serbest fraksiyonu, kontrol grubundaki %11.5’luk rakamlarla karşılaştırıldığında, sirozlu hastalarda %18.5’a yükselmektedir. Serbest fraksiyondaki bu artışla beraber, kontrol grubunda 3.06 mL/dak/kg olan klerensin, sirozlu hastalarda 1.60 mL/dak/kg’a düşmesi, etkinin daha uzun ve belirgin olmasına yol açacaktır (bkz Bölüm 4.4).

Böbrek Yetmezliği

Dağılım hacmi ve serbest fraksiyonun klerensi, böbrek yetmezliği olan hastalarla sağlıklı kontrol grubunda benzerdir. Alfentanilin serbest fraksiyonu, kontrol grubundaki %10.3-11.0’lik rakamlarla karşılaştırıldığında, böbrek yetmezliği olan hastalarda %12.4-19’a yükselmektedir. Bu artış alfentanilin klinik etkisinde bir artışa neden olabilir (bkz Bölüm 4.4).

Pediyatrik Popülasyon

Yenidoğan bebeklerde proteinlere bağlanma oranı %75’dir ve bu oran çocuklarda %85’e yükselir. Plazma klerensi yenidoğan bebeklerde yaklaşık 7.2 ± 3.2mL/kg/dak ve 4.5 ile 7.75 yaş arası çocuklarda 4.7± 1.7 mL/kg/dak.’dır. Kararlı durumdaki dağılım hacmi yenidoğan bebeklerde 1230 ± 520 mL/kg ve çocuklarda 163.5 ±110 mL/kg’dır. Yarılanma ömrü yenidoğan bebeklerde 146 ± 57 dakika ve çocuklarda 40.2 ± 8.9 dakikadır.

Geriyatrik popülasyon

4.3. Kontrendikasyonlar

4.4. Özel kullanım uyarıları ve önlemleri

Tüm güçlü opioidlerle olduğu gibi RAPIFEN aşağıdaki durumlarda dikkatle uygulanmalıdır;

Solunum depresyonu doza bağlıdır ve spesifik narkotik antagonistlerle (nalokson) geri

döndürülebilir ancak solunum depresyonu opioid antagonistin etki süresinden daha uzun

sürebildiğinden ek narkotik antagonist dozlarına gerek duyulabilir. Derin analjeziye;

postoperatif döneme de uzayabilen veya nüksedebilen belirgin solunum depresyonu ve bilinç

kaybı eşlik eder. Bu nedenle hastalar uygun gözetim altında kalmalıdır. Resüsitasyon

4

donanımı ve narkotik antagonistler kolayca ulaşılabilir durumda olmalıdır. Anestezi sırasında hiperventilasyon, hastanın CO2’e yanıtlarını değiştirerek postoperatif dönemdeki solunumu etkileyebilmektedir.

Göğüs kafesi kaslarını da etkileyebilen kas rijiditesi ortaya çıkabilir; ancak yavaş i.v. enjeksiyon (genellikle düşük dozlar için yeterli), benzodiyazepinlerle premedikasyon ve kas gevşeticilerinin kullanımı gibi önlemlerle bu durumdan kaçınılabilir.

Non-epileptik (miyo) klonik hareketler oluşabilir.

Hasta yetersiz dozda antikolinerjik aldığında veya RAPIFEN vagolitik olmayan kas gevşeticilerle kombine edildiğinde, bradikardi ve muhtemelen kardiyak arest oluşabilir. Bradikardi atropinle tedavi edilebilir.

Opioidler özellikle hipovolemik hastalarda hipotansiyonu tetikleyebilir. Stabil bir arter basıncını idame için uygun önlemler alınmalıdır.

İntraserebral kompliyansı olan hastalarda narkotiklerin hızlı bolus enjeksiyonlarından kaçınılmalıdır. Bu hastalarda ortalama arter basıncında geçici bir azalma, bazen serebral perfüzyon basıncının kısa süreli azalması ile birlikte görülebilmektedir.

Uzun süreli opioid tedavisi alanlar veya opioid suistimali öyküsü olan hastalar daha yüksek dozlara gerek duyabilir.

Yaşlılarda ve düşkün hastalarda dozun azaltılması önerilir. Kontrol altına alınamamış hipotiroidizm, akciğer hastalığı, respiratuvar rezervde azalma, alkolizm, karaciğer veya böbrek fonksiyon bozukluğu olan hastalarda opioidler dikkatle titre edilmelidir. Bu hastalarda ayrıca uzun süreli postoperatif izlem gereklidir.

4.5. Diğer tıbbi ürünler ile etkileşimler ve diğer etkileşim şekilleri

Alfentanilin Etkisini Modifiye Eden İlaçlar

Barbitüratlar, benzodiyazepinler, nöroleptikler, halojenli gazlar ve diğer selektif olmayan santral sinir sistemi depresanları (örn: alkol) gibi ilaçlar narkotiklerin neden olduğu solunum depresyonunu potansiyalize edebilir.

Hastalar bu ilaçları aldığında, gerekli RAPİFEN dozu olağan dozdan daha düşük olacaktır. Benzer şekilde, RAPİFEN uygulaması ardından diğer SSS depresan ilaçların dozu da azaltılmalıdır.

Alfentanil büyük ölçüde insan sitokrom P450 3A4 enzimiyle metabolize edilmektedir. In vitro veriler, güçlü sitokrom P450 3A4 enzim inhibitörlerinin (örn. ketokonazol, itrakonazol, ritonavir) alfentanil metabolizmasını inhibe edebileceğini düşündürmektedir. Mevcut insan farmakokinetik verileri alfentanil metabolizmasının flukonazol, vorikonazol, eritromisin, diltiazem ve simetidinle (bilinen sitokrom P450 3A4 enzim inhibitörleri) inhibe edildiğini göstermiştir. Bu durum uzun süreli veya gecikmiş solunum depresyonu riskini arttırabilir. Bu ilaçların birlikte kullanımı özel hasta bakım ve gözlemini gerektirir; özellikle de RAPIFEN dozunun azaltılması gerekebilir.

Genellikle herhangi bir cerrahi veya anestezik işlemden 2 hafta önce monoamin oksidaz inhibitörlerinin kesilmesi önerilir.

Alfentanilin Diğer İlaçların Metabolizması Üzerindeki Etkisi

4.6. Gebelik ve laktasyon

Gebelikte Kullanım

Genel Tavsiye

Gebelik Kategorisi : C

Çocuk Doğurma Potansiyeli Bulunan Kadınlar/Doğum Kontrolü (Kontrasepsiyon)

Alfentanilin gebe kadınlarda kullanımına ilişkin yeterli veri mevcut değildir. Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalarda teratojenik veya akut embriyotoksik etkiye rastlanmamıştır (bkz; bölüm 5.3 Klinik öncesi güvenlilik verileri).

İnsanlara yönelik potansiyel risk bilinmemektedir.

Gebelik Dönemi

RAPIFEN plasentayı geçtiğinden ve fetüsün solunum merkezi opioidlere karşı özellikle duyarlı olduğundan doğum sırasında (sezaryen dahil) i.v. RAPIFEN kullanımı önerilmemektedir. Her şeye rağmen RAPIFEN verilmişse bebek için daima bir antidot hazır bulundurulmalıdır.

RAPIFEN gerekli olmadıkça gebelik döneminde kullanılmamalıdır.

Laktasyon Dönemi

RAPIFEN anne sütüne geçebilir. Bu yüzden, RAPIFEN uygulamasını takip eden 24 saat içinde emzirme önerilmemektedir.

Üreme yeteneği (Fertilite)

4.7. Araç ve makine kullanımı üzerindeki etkiler

RAPIFEN uygulamasının ardından ancak yeterli bir süre geçtikten sonra araç ve makine kullanılabilir.

4.8. İstenmeyen etkiler

RAPIFEN’in güvenliliği 18 klinik çalışmada yer alan 1157 denekte değerlendirilmiştir. RAPIFEN bu klinik çalışmalarda kısa, orta ve uzun süreli cerrahi girişimlerde anestezi indüksiyonunda ya da bölgesel ve genel anesteziye analjezi/anestezi açısından yardımcı olarak kullanılmıştır. Denekler en az bir doz RAPIFEN almışlar ve güvenlilikle ilgili veri sağlamışlardır. RAPIFEN uygulanmış deneklerin %1 ya da daha fazlasında görülen Advers İlaç Reaksiyonları Tablo 1’de gösterilmiştir:

Tablo 1, yukarıda belirtilen advers ilaç reaksiyonlarını (ADR) içerecek şekilde hem klinik hem de pazarlama sonrası deneyim sırasında RAPIFEN kullanımından elde edilen ADR’ leri yansıtmaktadır. Tabloda aşağıdaki terimler ve sıklık dereceleri kullanılmıştır:

Çok yaygın (>1/10); yaygın (>1/100 ila <1/10); yaygın olmayan (>1/1.000 ila <1/100); seyrek (>1/10.000 ila <1/1.000); çok seyrek (<1/10.000), izole raporlar dahil.

Tablo 1: RAPIFEN’ in 18 Klinik Çalışma Ve Pazarlama Sonrası Deneyimi Sırasında Tanımlanan Advers İlaç Reaksiyonlarının Sıklık Derecesi
_

Advers İlaç Reaksiyonları

Sıklık Kategorisi

Sistem Organ Sınıfı

Çok yaygın (>1/10)

Yaygın

(>1/100 ile <1/10)

Yaygın olmayan (>1/1.000 ila <1/100)

Seyrek (>1/10.000 ila <1/1.000)

Bilinmiyor

İmmün

sistem

Hastalıkları

Aşırı

duyarlılık

(anaflaktik

reaksiyonlar,

anaflaktoid

reaksiyonlar

ve ürtiker

dahil)

Psikiyatik Hastalıklar

Öforik mizaç

Ajitasyon, Ağlama

Oriyantasyon bozukluğu

Sinir Sistemi Hastalıkları

Hareket bozukluğu, Sersemlik hali, Sedasyon, Diskinezi

Başağrısı, Somnolans, Uyaranlara yanıt

alınamaması

Bilinç kaybı

(postoperatif

dönemde),

Konvülsiyon,

Miyoklonus

Göz

Hastalıkları

Görme bozukluğu

Miyozis

Kardiyak Hastalıklar

Bradikardi, Taşikardi

Aritmi, Kalp

hızında

azalma

Kardiyak arest

Vasküler Hastalıklar

Hipotansiyon, Hipertansiyon, Kan basıncında azalma, Kan basıncında artış

Toplar damar ağrısı

Solunum Sistemi, Göğüs ve Mediastinal Hastalıklar

Apne

Hıçkırık,

Hiperkapni,

Larinks

spazmı,

Solumun

depresyonu

(ölüm ile

sonuçlanma

dahil)

Bronkospazm,

Burun

kanaması

Solunum durması, öksürük

Tablo 1: RAPIFEN’ in 18 Klinik Çalışma Ve Pazarlama Sonrası Deneyimi Sırasında Tanımlanan Advers İlaç Reaksiyonlarının Sıklık Derecesi (Devamı)
_

Advers İlaç Reaksiyonları

Sıklık Kategorisi

Sistem Organ Sınıfı

Çok yaygın (>1/10)

Yaygın

(>1/100 ile <1/10)

Yaygın olmayan (>1/1.000 ila <1/100)

Seyrek

(>1/10.000 ila <1/1.000)

Bilinmiyor

Gastrointestin al Hastalıklar

Bulantı, Kusma

Deri ve Deri altı Doku Hastalıkları

Alerjik dermatit, Aşırı terleme

Kaşıntı

Eritem, Döküntü

Kas-İskelet Sistemi ve Bağ Dokusu Hastalıkları

Kas rijiditesi

Genel

Bozukluklar ve Uygulama Yeriyle İlişkili Durumlar

Ürperme, Enjeksiyon yerinde ağrı, Yorgunluk

Ağrı

Pireksi

Yaralanma, Zehirlenme ve Uygulamayla İlişkili

Komplikasyon lar

Uygulamaya bağlı ağrı

Ameliyat

sonrası

ajitasyon,

Anestezide

havayolu

komplikasyonu,

Ameliyat

sonrası

konfüzyon

Nörolojik anestezi

komplikasyonu,

Uygulamaya

bağlı

komplikasyon, Endotrakeal entubasyon komplikasyonu

4.9. Doz aşımı ve tedavisi

Belirti ve Semptomlar

RAPIFEN doz aşımının belirtileri farmakolojik etkilerinin bir uzantısıdır. Bireyin duyarlılığına bağlı olarak klinik tablo primer olarak bradipne ile apne arasında değişebilen solunum depresyonunun derecesi ile belirlenir.

Önerilen Tedavi

Hipoventilasyon veya apne varlığında oksijen verilmeli ve gerektiğinde solunuma yardımcı olunmalı veya solunum kontrol edilmelidir. Solunum depresyonunu kontrol için gerektiğinde nalokson gibi spesifik bir narkotik antagonist kullanılmalıdır. Bunun dışında gereken diğer acil önlemler de alınmalıdır. Solunum depresyonu, antagonistin etkisinden daha uzun sürebildiğinden ek antagonist dozları gerekli olabilir.

Solunum depresyonu kas rijiditesi ile ilişkiliyse, destekli veya kontrollü solunumu kolaylaştırmak için bir intravenöz nöromüsküler bloker gerekebilir.

Hasta dikkatle gözlenmeli, vücut sıcaklığı ve yeterli sıvı alımı sürdürülmelidir. Hipotansiyon şiddetliyse veya devam ederse hipovolemi olasılığı düşünülmeli ve mevcutsa uygun parenteral sıvı uygulaması ile kontrol edilmelidir.

HIV ve Aids HIV ve Aids HIV, Human Immunodeficiency Virus’dür (İnsanlarda Bağışıklık Sistemini Bozan Virüsdür). Bu virüs AIDS hastalığına sebep olur. Mide Kanseri Mide Kanseri Mide kanseri genellikle mideyi tümüyle kaplayan ve mukus üretmekle görevli hücrelerde başlar. Bu kanser tipine adenokarsinom denir.