ABITIGA 250 mg film kaplý tablet Farmakolojik Özellikler

TEVA İlaçları San.Ve Tic.A.Ş

[ 10 July  2018 ]

5.   FARMAKOLOJİK ÖZELLİKLER

    5.1. Farmakodinamik özellikler

    Farmakoterapötik grup: Endokrin tedavi, diğer hormon antagonistleri ve ilişkili ajanlar

    ATC kodu: L02BX03

    Etki mekanizması

    Abirateron asetat in vivo olarak bir androjen biyosentez inhibitörü olan abiraterona dönüşür. Spesifik olarak abirateron 17α-hidroksilaz/C17,20-liyaz (CYP17) enzimini seçici olarak inhibe eder. Bu enzim testiküler, adrenal ve prostatik tümör dokularında eksprese olur ve androjenin biyosentezi için gereklidir. CYP17 enzimi, sırasıyla 17α-hidroksilasyon ve C17,20 bağının kırılmasıyla pregnenolon ve progesteronun testesteron prekürsörleri olan DHEA ve androstenediona dönüşümünü katalize eder. CYP17 inhibisyonu aynı zamanda adrenaller tarafından mineralokortikoid üretiminde artışa da yol açar (Bkz. Bölüm 4.4).

    Androjene duyarlı prostat karsinomu, androjen düzeylerini azaltan tedaviye yanıt verir. LHRH analogları ya da orşiektomi gibi androjen azaltıcı tedaviler, testislerdeki androjen üretimini azaltmalarına rağmen, adrenaller ya da tümör dokusundaki androjen üretimini etkilemezler.

    LHRH analogları (ya da orşiektomi) ile birlikte abirateron asetat tedavisi uygulandığında serum testesteron düzeyleri (ticari testlerle ölçüldüğünde) saptanabilir düzeylerin altına düşer.

    Farmakodinamik etkiler

    Abirateron asetat, serum testesteron ve diğer androjen seviyelerini, tek başına LHRH analogları ya

    da orşiektomi ile elde edilen seviyelerin altına düşürür. Bu, androjen biyosentezi için gerekli olan

    CYP17 enziminin selektif olarak inhibe edilmesinin bir sonucudur. Prostat spesifik antijen (PSA) prostat kanserli hastalarda bir biyogösterge olarak kullanılır. Daha önce taksanlarla yapılan kemoterapiden fayda görmeyen hastalarda gerçekleştirilen bir faz 3 klinik çalışmada, abirateron asetat ile tedavi edilen hastaların %38'inde başlangıç PSA değerlerine göre en az %50 azalma sağlanabilmişken, bu azalma oranı plasebo ile tedavi edilenlerin ancak %10'unda sağlanabilmiştir.

    Klinik etkililik ve güvenlilik

    Abirateron asetatın etkililiği metastatik hormona duyarlı prostat kanseri (mKDPK) ve metastatik kastrasyona dirençli prostat kanseri (mKDPK) olan hastalarda gerçekleştirilen plasebo kontrollü çok merkezli randomize üç Faz 3 çalışmayla (çalışma 3011, 302 ve 301) gösterilmiştir. Çalışma 3011'e, yüksek riskli prognostik faktörlere sahip yeni tanı almış (randomizasyondan önceki 3 ay içerisinde) mKDPK'li hastalar dahil edilmiştir. Yüksek riskli prognoz aşağıdaki 3 risk faktöründen en az 2'sine sahip olmak olarak tanımlanmıştır: (1) Gleason skorunun ≥8 olması; (2) kemik taramasında 3 veya daha fazla lezyon olması; (3) ölçülebilir visseral (lenf nodu hastalığı hariç) metastaz olması. Aktif tedavi kolunda, standart tedavi olan ADT'ye (LHR analoğu veya orşiektomi) ilave olarak, abirateron asetat günde 1.000 mg dozunda, günde tek doz 5 mg düşük doz prednizon ile kombine olarak uygulandı. Kontrol kolundaki hastalara abirateron asetat ve prednizon yerine ADT ve plasebo verildi. Çalışma 301'e daha önceden dosetaksel kullanmış hastalar, çalışma 302'ye ise daha önce dosetaksel kullanmamış hastalar dahil edilmiştir. Hastalar bir LHRH analoğu kullanıyorlardı ya da daha önce orşiektomi olmuşlardı. Aktif tedavi uygulanan kolda, abirateron asetat, günde iki defa 5 mg düşük doz prednizon ya da prednizolonla kombine olarak günde 1.000 mg dozunda kullanılıştır. Kontrol grubundaysa plaseboya ek olarak günde iki defa 5 mg düşük doz prednizon ya da prednizolon uygulandı.

    Serum PSA konsantrasyonlarındaki değişiklikler bağımsız olarak her zaman klinik faydayı göstermeyebilir. Bu nedenle, tüm çalışmalarda hastaların aşağıda verilen tedavi kesilme kriterlerini karşılamalarına kadar tedaviye devam etmeleri önerilir.

    Spironolakton androjen reseptörüne bağlandığından ve PSA seviyelerini artırabbileceği için, tüm

    çalışmalarda spironolakton kullanımına izin verilmemiştir.

    Çalışma 3011 (yeni tanı almış yüksek riskli mKDPK hastaları)

    Çalışma 3011'e (n=1,199) dahil edilen hastaların medyan yaşı 67 idi. Abirateron asetat ile tedavi edilen hastaların 832'si (%69,4) beyaz ırka mensup, 246'sı (%20,5) Asyalı, 25'i (%2,1) Siyahi veya Afro Amerikan, 80'i (%6,7) diğer, 13'ü (%1,1) bilinmeyen/raporlanmamış ve 3'ü (%0,3) Amerikan yerlisi veya Alaska yerlisi idi. Hastaların %97'si için ECOG performans durumu 0 veya 1 idi. Bilinen beyin metastazı, kontrol altına alınamayan hipertansiyonu, önemli kalp hastalığı olan veya NYHA Sınıf II-IV kalp yetmezliği olan hastalar çalışmaya alınmamıştır. Metastatik hastalıktan kaynaklanan semptomların tedavisi için 3 aya kadar ADT veya 1 kür palyatif radyasyon veya operasyon tedavisi alan hastalar haricinde daha önce farmakoterapi, radyasyon terapisi veya metastatik prostat kanseri operasyonu geçirerek tedavi edilen hastalar çalışmaya alınmamıştır. Ortak birincil etkililik sonlanım noktaları, genel sağkalım (OS) ve radyografik progresyonsuz sağkalım (rPFS) idi. Kısa Ağrı Envanteri Kısa Form (BPI-SF) ile ölçülen medyan başlangıç ağrı skoru hem tedavi kolunda, hem de plasebo gruplarında 2 idi. Ortak birincil sonlanım noktaları ölçümlerine ilave olarak; iskeletle ilişkili olaya (SRE) kadar geçen süre, prostat tedavisi için sonraki tedaviye kadar geçen süre, kemoterapi başlangıcına kadar geçen süre, ağrı progresyonuna kadar geçen süre ve PSA progresyonuna kadar

    geçen süre kullanılarak tedavi faydası da değerlendirildi. Tedavi, hastalık progresyonuna, onamın

    geri çekilmesine, kabul edilemez toksisiteye veya ölüme kadar devam etti.

    Radyografik progresyonsuz sağkalım, randomizasyondan radyografik progresyon görülmesine veya herhangi bir nedene bağlı ölüme kadar geçen süre olarak tanımlandı. Radyografik progresyon, kemik taramasıyla progresyonu (modifiye PCWG2'ye göre) veya BT veya MRG ile yumuşak doku lezyonlarındaki progresyonu (RECIST 1.1'e göre) kapsıyordu.

    Tedavi grupları arasında rPFS bakımından anlamlı bir farklılık gözlendi (Bkz. Tablo 1 ve Şekil 1).

    Tablo 1: Radyografik Progresyonsuz Sağkalım - Katmanlı Analiz; Intent-to-treat Popülasyonu (çalışma PCR3011)

    AA-P

    Plasebo

    Randomize hastalar

    597

    602

    Olay

    239 (%40)

    354 (%58,8)

    Sansürlendi

    358 (%60)

    248 (%41,2)

    Olaya Kadar Geçen Süre (ay)

    Medyan (%95 GA)

    33,02 (29,57, NE)

    14,78 (14,69, 18,27)

    Aralık

    (0+, 41+)

    (0+, 40,6+)

    p değeri

    < 0,0001

    Tehlike oranı (%95 GA)

    0,466 (0,394, 0,55)

    Not: += sansürlenmiş gözlem, NE=Hesaplanmadı. rPFS olayını tanımlamada radyografik progresyon ve ölüm dikkate alınmıştır. AA-P= Abirateron asetat ve prednizolon alan hastalar.

    log-rank testinden hesaplanmıştır.

    Risk altındaki gönüllüler Abirateron asetatat Plasebo

    Randomizasyondan sonraki zaman, ay

    Progresyon veya ölüm olmaksızın % gönüllüler

    Şekil 1: Radyografik Progresyonsuz Sağkalıma ilişkin Kaplan-Meier Grafiği; Intent-to-treat Popülasyonu (çalışma PCR3011)

    OS bakımından Plasebo artı ADT (TO = 0,66; %95 GA: 0,56, 0,78; p<0,0001) ile karşılaştırıldığında, ölüm riskinde %34'lük bir azalma ile AA-P artı ADT lehine istatistiksel olarak anlamlı bir iyileşme gözlenmiştir (Bkz. Tablo 2 ve Şekil 2).

    Tablo 2: PCR3011 çalışmasında ABITIGA veya Plasebo ile Tedavi Edilen Hastaların Genel Sağkalımı (Intent-to-treat Analiz)

    Genel Sağkalım

    ABITIGA ve Prednizon (N=597)

    Plasebo (N=602)

    Ölüm (%)

    275 (%46)

    343 (%57)

    Medyan sağkalım (aylar)

    53,3

    36,5

    (%95 GA)

    48,2, NE

    33,5, 40

    Tehlike oranı (%95 GA)

    0,66 (0,56, 0,78)

    NE= Hesaplanmadı

    Tehlike oranı tabakalandırılmış orantısal riskler modelinden hesaplanmıştır. Tehlike oranı 1 ABITIGA ve prednizon lehine

    Şekil 2: Genel Sağkalıma ilişkin Kaplan-Meier Grafiği; Intent-to-treat Popülasyon Analizi

    Risk altındaki gönüllüler Abirateron asetatat

    Plasebo

    Randomizasyondan sonraki zaman, ay

    Ölüm olmaksızın % sağkalan gönüllüler

    (çalışma PCR3011)

    Alt grup analizleri ABITIGA ile tedaviyi sürekli olarak desteklemektedir. Önceden belirlenmiş alt gruplarda AA-P'nin rPFS ve OS üzerindeki tedavi etkisi, genel çalışma popülasyonunda daha üstün ve tutarlı olurken, ECOG skoru 2 olan alt grupta lehde bir yarar gözlenememiştir, ancak örneklem büyüklüğünün küçük olması (n=40) anlamlı bir sonuç çıkarılmasını kısıtlamıştır.

    Genel sağkalım ve rPFS'de gözlenen artışlara ilave olarak, prospektif olarak tanımlanan tüm ikincil

    sonlanım noktaları için plasebo karşısında abirateron asetat lehine faydalar gösterilmiştir.

    Çalışma 302 (daha önce kemoterapi almamış hastalar)

    Bu çalışmaya asemptomatik veya hafif düzeyde semptomatik olan ve henüz kemoterapi endikasyonu bulunmayan kemoterapi almamış hastalar dahil edilmiştir. Kısa Ağrı Envanteri - Kısa Formunun (BPI-SF) a€œson 24 saat içindeki en kötü ağrıa€ maddesinin puanının 0-1 olması asemptomatik, puanın 2-3 olması ise hafif semptomatik olarak değerlendirildi.

    Çalışma 302'de (n = 1.088) yer alan hastaların medyan yaşı abirateron asetat ile birlikte prednizolon veya prednizolon alan hastalar için 71, plasebo ile birlikte prednizolon alan hastalar için 70 idi. Abirateron asetat ile tedavi edilen hastaların ırklarına göre dağılımı şöyleydi: 520 (%95,4) beyaz ırk, 15 (%2,8) siyah ırk, 4 (%0,7) sarı ırk ve 6 (%1,1) diğer ırklar. Doğu Ortak Onkoloji Grubu (ECOG) performans statüsü, her iki koldaki hastaların %76'sı için 0 ve %24'ü için 1 idi. Hastaların %50'sinde yalnızca kemik metastazları, %31'i kemik ve yumuşak doku veya lenf nodu metastazları ve %19'u yalnızca yumuşak doku veya lenf nodu metastazları meydana gelmiştir. Visseral metastazı olan hastalar çalışmaya alınmamıştır. Ortak birincil etkinlik sonlanım noktaları, genel sağkalım ve radyografik progresyonsuz sağkalım (rPFS) idi. Ortak birincil sonlanım noktaları ölçümlerine ilave olarak; kanser ağrısı için opiat kullanımına kadar geçen süre, sitotoksik kemoterapi başlangıcına kadar geçen süre, ECOG performans durumunda ≥ 1 puanlık kötüleşmeye kadar geçen süre ve Prostat Kanseri Çalışma Grubu 2 (PCWG2) kriterlerine göre PSA progresyonuna kadar geçen süre

    kullanılarak tedavi faydası da değerlendirilmiştir. Bariz klinik progresyon durumunda çalışma tedavilerine son verilmiştir. Araştırmacı kararıyla, doğrulanmış radyografik progresyon ile de tedavi kesilebilecekti.

    Radyografik progresyonsuz sağkalım (rPFS) PCWG2 kriterlerinde (kemik lezyonları için) tanımlanan seri görüntüleme çalışmalarına ve Solid Tümörlerde Yanıt Değerlendirme Kriterleri'ne (RECIST) göre (yumuşak doku lezyonları için) değerlendirildi. rPFS analizinde, radyografik progresyon değerlendirmesi merkezi inceleme ile yapılmıştır.

    Planlı rPFS analizi 401 olayı kapsamış, abirateron asetat ile tedavi edilen hastaların 150'si (%28) ve plasebo ile tedavi edilen hastaların 251'i (%46) ya radyografik progresyon bulgusu görülmüş ya da hastalar ölmüştür. Tedavi grupları arasında rPFS bakımından anlamlı bir farklılık gözlenmiştir (Bkz. Tablo 3 ve Şekil 3).

    Tablo 3: Çalışma 302: Abirateron asetat veya plasebo ile birlikte prednizolon ve LHRH analogları ya da öncesinde orşiektomi olan hastalardaki radyolografik progresyonsuz sağkalım

    Abirateron asetat (N = 546)

    Plasebo (N = 542)

    Radyografik Progresyonsuz

    Sağkalım (rPFS)

    Progresyon veya ölüm

    150 (%28)

    251 (%46)

    Medyan rPFS (ay) (%95 GA)

    Ulaşılmadı

    (11,66; NE)

    8,3

    (8,12; 8,54)

    p-değeri*

    < 0.0001

    Risk oranı** (%95 GA)

    0,425 (0,347; 0,522)

    NE = Hesaplanmadı

    * p-değeri, başlangıçtaki ECOG skoruna (0 veya 1) göre tabakalandırılmış bir log-rank testinden hesaplanmıştır.

    ** Tehlike oranı < 1 Abirateron asetat lehine

    Şekil 3: Kaplan Meier grafiğinde abirateron asetat veya plasebo ile birlikte prednizolon ve LHRH agonistleri ya da öncesinde orşiektomi olan hastalardaki radyografik progresyonsuz sağkalım

    AA= Abirateron asetat

    Ancak, Genel Sağkalıma (OS) ilişkin ikinci ara analiz tarihine kadar hasta verisi toplanmaya devam edilmiştir. Araştırmacının rPFS üzerinde bir takip duyarlılık analizi olarak yaptığı radyografik inceleme Tablo 4 ve Şekil 4'te sunulmuştur.

    271'i (%50) abirateron asetat grubundan, 336'sı (%62) plasebo grubundan olmak üzere toplam 607 hasta radyografik progresyon göstermiş veya ölmüştür. Abirateron asetat ile tedavi, plaseboya kıyasla radyografik progresyon riskini %47'ye kadar azaltmıştır (HR = 0,53; %95 GA: [0,451; 0,623], p < 0,0001). Medyan rPFS, abirateron asetat grubunda 16,5 ay, plasebo grubunda ise 8,3 ay olmuştur.

    Tablo 4: Çalışma 302: Abirateron asetat veya plasebo ile birlikte prednizolon ve LHRH analogları ya da öncesinde orşiektomi olmuş hastalardaki radyografik progresyonsuz sağkalım (İkinci ara analizdeki OS - Araştırıcı İncelemesi)

    Abirateron asetat (N = 546)

    Plasebo (N = 542)

    Radyografik Progresyonsuz Sağkalım (rPFS)

    Progresyon veya ölüm

    271 (%50)

    336 (%62)

    Medyan rPFS (ay)

    (%95 GA)

    16,5

    (13,8; 16,79)

    8,3

    (8,05; 9,43)

    p-değeri*

    < 0,0001

    Risk oranı**

    (%95 GA)

    0,53 (0,451; 0,623)

    * p-değeri, başlangıçtaki ECOG skoruna (0 veya 1) göre tabakalandırılmış bir log-rank testinden hesaplanmıştır.

    ** Risk oranı < 1 Abirateron asetat lehine

    Şekil 4: Kaplan Meier grafiğinde abirateron asetat veya plasebo ile birlikte prednizolon ve LHRH agonistleri ya da öncesinde orşiektomi olmuş hastalardaki radyografik progresyonsuz sağkalım (İkinci ara analizdeki OS - Araştırıcı İncelemesi)

    AA= Abirateron asetat

    333 ölüm gözlendikten sonra, OS için planlı bir ara analiz (IA) yapıldı. Gözlenen klinik faydanın büyüklüğü dikkate alınarak çalışmanın körlüğü kaldırıldı ve plasebo grubundaki hastalara abirateron asetat ile tedavi olmaları teklif edildi. Abirateron asetat ölüm riskini %25 azaltarak plaseboya kıyasla daha uzun bir genel sağkalım sağladı (TO = 0,752; %95 GA: [0,606; 0,934], p = 0,0097), ancak OS yeterli düzeye erişemişti ve ara analiz sonuçları istatistiksel anlamlılık için önceden belirlenmiş sonlandırma sınırını karşılamıyordu (Bkz. Tablo 3). Bu ara analiz sonrasında, sağkalım takibine devam edildi.

    OS için planlanan nihai analiz 741 ölüm gözlendikten sonra yapıldı (medyan takip süresi 49 ay). Abirateron asetat ile tedavi edilen hastaların %65'inin (354/546), plasebo ile tedavi edilen hastaların ise %71'inin (387/542) öldüğü saptandı. Ölüm riskinde %19,4'lük bir azalma ile, OS bakımından abirateron asetat ile tedavi edilen grup lehine istatistiksel olarak anlamlı bir fayda (TO = 0,806; %95 GA: [0,697; 0,931], p = 0,0033) ve 4,4 aylık medyan OS artışı sağlanmıştır (Abirateron asetat 34,7 ay, plasebo 30,3 ay) (Bkz. Tablo 5 ve Şekil 5). Bu iyileşme, plasebo kolundaki hastaların %44'ü müteakip tedavi olarak abirateron asetat almış olmalarına rağmen gösterilmiştir.

    Tablo 5: Çalışma 302: Abirateron asetat veya plasebo ile birlikte prednizolon ve LHRH

    analogları ya da öncesinde orşiektomi olmuş hastalardaki genel sağkalım

    Abirateron asetat (N = 546)

    Plasebo (N = 542)

    Ara sağkalım analizi

    Ölüm vakaları (%)

    147 (%27)

    186 (%34)

    Ortalama sağkalım (ay)

    (%95 GA)

    Ulaşılmadı

    (NE; NE)

    27,2

    (25,95; NE)

    p-değeri*

    0,0097

    Tehlike oranı** (%95 GA)

    0,752 (0,606; 0,934)

    Nihai sağkalım analizi

    Ölüm Vakaları

    354 (%65)

    387 (%71)

    Medyan genel sağkalım (ay,

    %95 GA)]

    34,7 (32,7; 36,8)

    30,3 (28,7; 33,3)

    p-değeri*

    0,0033

    Risk oranı** (%95 GA)

    0,806 (0,697; 0,931)

    NE = Hesaplanmadı

    * p-değeri, başlangıçtaki ECOG skoruna (0 veya 1) göre tabakalandırılmış bir log-rank testinden hesaplanmıştır.

    ** Tehlike oranı < 1 Abirateron asetat lehine

    AA

    Plasebo

    Ölüm olmaksızın % gönüllüler

    Şekil 5: Kaplan Meier grafiğinde abirateron asetat veya plasebo ile birlikte prednizolon ve LHRH agonistleri ya da öncesinde orşiektomi olmuş hastalardaki genel sağkalım - nihai analiz

    AA= Abirateron asetat

    Genel sağkalım ve rPFS'de gözlenen artışlara ilave olarak, tüm sekonder sonlanım noktaları için plasebo karşısında abirateron asetat lehine aşağıdaki faydalar gösterilmiştir:

    PCWG2 kriterlerine göre PSA progresyonuna kadar geçen süre: PSA progresyonuna kadar geçen medyan süre abirateron asetat alan hastalar için 11,1 ay, plasebo alan hastalar için ise 5,6 ay olmuştur (TO = 0,488; %95 GA: [0,42; 0,568], p < 0,0001). PSA progresyonuna kadar geçen süre abirateron asetat tedavisi ile yaklaşık iki katına çıkmıştır (TO = 0,488). PSA yanıtı belgelenmiş olan hastaların oranı abirateron asetat grubunda, plasebo grubuna oranla daha fazla olmuştur (%24 karşısında %62, p=0,0001). Yumuşak doku hastalığı ölçülebilir olan hastalarda, abirateron asetat ile anlamlı düzeyde artmış tam ve kısmı yanıt oranları görülmüştür.

    Kanser ağrısı için opiat kullanımına kadar geçen süre: Nihai analiz sırasında, prostat kanseri ağrısı için opiat kullanımına kadar geçen medyan süre abirateron asetat alan hastalar için 33,4 ay, plasebo alan hastalar için 23,4 ay olmuştur; (TO = 0,721; %95 GA: [0,614; 0,846], p < 0,0001).

    Sitotoksik kemoterapi başlangıcına kadar geçen süre: Sitotoksik kemoterapi başlangıcına kadar geçen medyan süre abirateron asetat alan hastalar için 25,2 ay, plasebo alan hastalar için 16,8 ay olmuştur (TO = 0,58 ; %95 GA: [0,487; 0,691], p < 0,0001).

    ECOG performans skorunda ≥ 1 puan gerilemeye kadar geçen süre: ECOG performans skorunda ≥ 1 puan gerilemeye kadar geçen medyan süre abirateron asetat alan hastalar için 12,3 ay, plasebo alan hastalar için 10,9 ay olmuştur (TO = 0,821; %95 GA: [0,714; 0,943], p = 0,0053).

    Aşağıdaki çalışma sonlanım noktaları abirateron asetat tedavisi lehine istatistiksel olarak anlamlı bir üstünlük göstermiştir:

    Objektif yanıt: Objektif yanıt, RECIST kriterlerine göre ölçülebilir hastalığı olup tam veya kısmı yanıt elde eden hastaların oranı olarak tanımlanmıştır (hedef lezyon olarak değerlendirilebilmesi için başlangıçtaki lenf nodu büyüklüğünün ≥ 2 cm olması gerekmiştir). Başlangıçta ölçülebilir hastalığı olup objektif yanıt elde eden hastaların oranı abirateron asetat grubunda %36, plasebo grubunda ise

    %16 olmuştur (p < 0,0001).

    Ağrı: Abirateron asetat tedavisi, plasebo ile karşılaştırıldığında, ortalama ağrı şiddeti progresyonunu anlamlı şekilde %18'e kadar azaltmıştır (p =0,049). Progresyona kadar geçen medyan süre abirateron asetat grubunda 26,7 ay, plasebo grubunda ise 18,4 ay olmuştur.

    FACT-P (Toplam Skor) anketinde kötüleşmeye kadar geçen süre: Abirateron asetat tedavisi, plasebo ile karşılaştırıldığında, FACT-P (Toplam Skor) anketindeki kötüleşme riskini anlamlı şekilde

    %22'ye kadar azaltmıştır (p = 0,0028). FACT-P (Toplam Skor) anketinde kötüleşmeye kadar geçen

    süre abirateron asetat grubunda 12,7 ay, plasebo grubunda ise 8,3 ay olmuştur.

    Çalışma 301 (daha önce kemoterapi almış olan hastalar)

    Çalışma 301'e daha önceden dosetaksel kullanmış olan hastalar dahil edilmiştir. Bu kemoterapiden kaynaklanan toksisite tedavinin kesilmesine neden olmuş olabileceği için, hastaların dosetaksel tedavisi sırasında hastalık ilerlemesi göstermiş olması gerekmemiştir. Hastalar, protokole tanımlanan radyografik ilerleme ve semptomatik ya da klinik ilerleme ile birlikte PSA ilerlemesi oluncaya kadar (hastanın başlangıç/en düşük düzeyine göre doğrulanmış %25 artış) çalışma tedavilerine devam etmiştir. Daha önceden prostat kanseri için ketokonazol tedavisi gören hastalar bu çalışmaya alınmamıştır. Birincil etkililik sonlanım noktası genel sağkalım olmuştur.

    Çalışmaya alınan hastaların medyan yaşı 69 idi (yaş aralığı 39-95 yaş). Abirateron asetat ile tedavi edilen hastaların ırklarına göre dağılımı şöyleydi: 737'si (%93,2) beyaz ırktan, 28'i (%3,5) siyah ırktan, 11'i (%1,4) sarı ırktan ve geri kalan 14'ü (%1,8) ise diğer ırklardandı. Çalışmaya alınan hastaların %11'inin ECOG performans skoru 2 idi; %70'i için PSA ilerlemesi olsun ya da olmasın, hastalık ilerlemesine dair radyografik kanıtlar mevcuttu; %70'i daha önce bir sitotoksik kemoterapi,

    %30'u ise iki sitotoksik kemoterapi almıştı. Abirateron asetat ile tedavi edilen hastaların %11'inde karaciğer metastazı vardı.

    552 ölüm gözlendikten sonra yapılan planlı bir analizde, abirateron asetat ile tedavi edilen hastaların

    %42'sinin (797 hastanın 333'ü), plasebo ile tedavi edilen hastaların ise %55'inin (398 hastanın 219'u) öldüğü saptandı. Abirateron asetat ile tedavi edilen hastaların medyan genel sağkalımda istatistiksel olarak anlamlı bir artış görüldü (Bkz. Tablo 6).

    Tablo 6: Abirateron asetat veya plasebo ile birlikte prednizolon ve LHRH analogları ya da

    öncesinde orşiektomi olmuş hastalardaki genel sağkalım

    Abirateron asetat (N=797)

    Plasebo (N=398)

    Birincil Sağkalım Analizi

    Ölümler (%)

    333 (%42)

    219 (%55)

    Medyan genel sağkalım (ay)

    (%95 GA)

    14,8 (14,1, 15,4)

    10,9 (10,2, 12)

    p-değeri

    < 0,0001

    Tehlike oranı (%95 GA) b

    0,646 (0,543, 0,768)

    Güncel sağkalım analizi

    Ölümler (%)

    501 (%63)

    274 (%69)

    Medyan genel sağkalım (ay)

    (%95 GA)

    15,8 (14,8, 17,0)

    11,2 (10,4, 13,1)

    Tehlike oranı (%95 GA) b

    0,74 (0,638, 0,859)

    Tedavinin başlangıçtaki ilk birkaç ayından sonra her değerlendirme noktasında, plasebo ile tedavi edilip hayatta kalan hastaların oranıyla karşılaştırıldığında, ABITIGA ile tedavi edilen hastaların daha yüksek sağkalım oranına sahip olduğu belirlenmiştir (Bkz. Şekil 6).

    Şekil 6: Kaplan Meier grafiğinde Abirateron asetat veya plasebo ile birlikte prednizolon ve LHRH

    AA

    Plasebo

    % Sağkalım

    analogları ya da öncesinde orşiektomi olmuş hastalardaki genel sağkalım

    AA= Abirateron asetat

    Altgrup sağkalım analizleri Abirateron asetat ile tedavisi için tutarlı bir sağkalım faydası gösterdi

    (Bkz. Şekil 7).

    Şekil 7: Alt gruplara göre genel sağkalım : Tehlike oranı ve %95'lik güven aralığı

    AA= Abirateron asetat; BPI=Kısa ağrı envanteri; GA=Güven aralığı; ECOG=Doğu kooperatif onkoloji grubu (eastern cooperative oncology group) performans skoru; TO=Tehlike oranı; NE= Hesaplanmadı

    Genel sağkalımda gözlenen artışa ek olarak, tüm ikincil sonlanım noktaları Abirateron asetat lehine idi ve aşağıda gösterildiği şekilde bu farklılıklar birden fazla test için ayarlandığında istatistiksel olarak anlamlı idi:

    Abirateron asetat alan hastalarda, plasebo alanlara göre istatistiksel olarak anlamlı düzeylerde daha yüksek PSA yanıt oranı (başlangıç değerinden ≥%50 olarak tanımlanmış) elde edildi, Abirateron asetat ile %38 ilen, plaseboyla %10, p < 0,0001.

    Abirateron asetat ile tedavi edilen hastalarda PSA ilerlemesine kadar olan medyan süre 10,2 ay iken bu süre plasebo ile tedavi edilenlerde 6,6 ay idi (TO=0,58; %95 GA: [0,462; 0,728], p < 0,0001).

    Abirateron asetat ile tedavi edilen hastalarda medyan radyografik progresyonsuz sağkalım 5,6 ay iken, bu süre plasebo ile tedavi edilen hastalarda 3,6 ay idi (TO=0,673; %95 GA: [0,585; 0,776], p

    < 0,0001).

    Ağrı

    Ağrısında hafifleme olan hastaların oranı abiraterone asetat grubunda, plasebo grubuna oranla istatistiksel olarak anlamlı derecede daha fazlaydı (%44'e karşı %27, p=0,0002). Bir hastada dört hafta arayla yapılan iki ardışık değerlendirmede 24 saatlik bir sürede analjezik kullanım skorunda

    herhangi bir artış olmaksızın BPI-SF en kötü ağrı yoğunluğu skorunda başlangıca göre en az %30 azalma sağlanması ağrının hafiflemesi yanıtı olarak tanımlandı. Ağrı palyasyonu için yalnızca başlangıç ağrı puanı ≥ 4 olan hastalar değerlendirildi ve en az bir başlangıç- sonrası ağrı skoru analiz edildi (N=512).

    Abirateron asetat ile tedavi edilen hastalarda, plasebo ile tedavi edilenlere oranla ağrı ilerlemesi görüldü: 6. ayda abirateron asetat tedavisi alanların %22'sine karşılık plasebo alanların %28'i, 12. ayda Abirateron asetat tedavisi alanların %30'una karşılık plasebo alanların %38'i ve 18. ayda Abirateron asetat tedavisi alanların %35'ine karşılık plasebo alanların %46'sında ağrıda ilerleme vardı. Ağrının hafiflemesi yanıtı, iki ardışık değerlendirmede son 24 saatlik bir sürede analjezik kullanım skorunda herhangi bir azalma olmaksızın BPI-SF en kötü ağrı yoğunluğu skorunda başlangıca göre en az %30 veya daha fazla bir artış ya da iki ardışık değerlendirmede analjezik kullanım skorunda %30 veya daha fazla bir artış olarak tanımlandı. 25. persentilde ağrı ilerlemesine kadar geçen süre abirateron asetat grubunda 7,4 ay iken, plasebo grubunda 4,7 ay idi.

    İskelet sistemiyle ilişkili olaylar

    5.2. Farmakokinetik özellikler

    Genel özellikler‌

    Abirateron asetat uygulamasından sonra abirateron ve abirateron asetatın farmakokinetiği sağlıklı gönüllülerde, ilerlemiş metastatik prostat kanserli hastalarda ve kanser hastası olmayan karaciğer veya böbrek yetmezliği olan gönüllülerde çalışılmıştır. Abirateron asetat in vivo olarak hızla bir androjen biyosentez inhibitörü olan abiraterona dönüşür (Bkz. Bölüm 5.1).

    Emilim:

    Abirateron asetat açlık durumunda oral yoldan uygulandıktan sonra, en yüksek abirateron

    konsantrasyonlarına yaklaşık 2 saatte ulaşılır.

    Abirateron asetatın yemekle birlikte alınması, yemeğin yağ içeriğine bağlı olarak, aç karına alınmasına oranla 10 kata kadar (EAA açısından) ve 17 kata kadar (C açısından) daha fazla ortalama sistemik abirateron maruziyetine yol açar. Yemeklerin içerik ve bileşimindeki normal farklılıklar göz önüne alındığında, Abirateron asetatın yemeklerle birlikte alınması oldukça değişken

    mazuriyetler ile sonuçlanma potansiyeline sahiptir. Bu nedenle, ABITIGA yemekle birlikte alınmamalıdır. ABITIGA tabletler aç karnına günde bir kez tek doz olarak alınmalıdır. ABITIGA, yemekten en az iki saat sonra alınmalıdır ve ABITIGA alındıktan sonra en az bir saat yemek yenmemelidir . Tabletler bütün olarak suyla yutulmalıdır (Bkz. Bölüm 4.2).

    Dağılım:

    İnsan plazmasında 14C-abirateronun proteine bağlanma oranı %99,8'dir. Görünür dağılım hacmi, yaklaşık 5,63 litre olup, abirateronun periferik dokulara yoğun bir şekilde dağıldığını gösterir.

    Biyotransformasyon:

    14C-abirateron asetat kapsül şeklinde oral yoldan alındıktan sonra, abirateron asetat, abiraterona hidrolize olur ve daha sonra birincil olarak karaciğerde olmak üzere sülfasyon, hidroksilasyon ve oksidasyona uğrar. Dolaşımdaki radyoaktivitenin büyük çoğunluğu (yaklaşık %92) abirateronun metabolitleri halinde bulunur. Belirlenebilen 15 metabolitten iki temel metabolit, her biri toplam radyoaktivitenin yaklaşık %43'ünü temsil eden abirateron sülfat ve N-oksit abirateron sülfattır.

    Eliminasyon:

    Sağlıklı gönüllülerden elde edilen verilere göre plazmadaki abirateronun yarılanma süresi yaklaşık

    15 saattir. 1.000 mg 14C-abirateron asetatın oral yoldan alınmasından sonra radyoaktif dozun yaklaşık

    %88'i feçeste ve yaklaşık %5'i idrarda belirlenmiştir. Feçeste bulunan ana bileşikler değişmemiş

    abirateron asetat ve abiraterondur (sırasıyla uygulanan dozun yaklaşık %55 ve %22'si).

    Hastalardaki karekteristik özellikler

    Karaciğer yetmezliği olan hastalar:

    Abirateron asetatın farmakokinetiği hafif ya da orta şiddette karaciğer yetmezliği olan hastalar (sırasıyla Child-Pugh sınıf A ve B) ile sağlıklı kontrollerde çalışılmıştır. 1.000 mg 'lık tek bir oral doz sonrası abiraterona sistemik maruziyet, hafif ve orta şiddette karaciğer yetmezliği olan hastalarda sırasıyla %11 ve %260 oranında artmaktadır. Abirateronun ortalama yarılanma ömrü hafif karaciğer yetmezliği olan hastalarda yaklaşık 18 saate ve orta şiddette karaciğer yetmezliği olan hastalarda ortalama 19 saate uzamaktadır.

    Bir başka çalışmada, abirateronun farmakokinetiği daha önceden ciddi karaciğer yetmezliği (Child- Pugh Sınıf C) olan (n=8) ve normal hepatik fonksiyona sahip 8 sağlıklı birey üzerinde incelenmiştir. Abirateronenin sistemik etkisi (EAA) yaklaşık %600 oranında artış göstermiş ve serbest ilacın etkisi şiddetli karaciğer bozukluğu olanlarda normal karaciğer fonksiyonu olanlara göre %80 artmıştır.

    Daha önceden hafif karaciğer yetmezliği olan hastalarda doz ayarlamasına gerek yoktur. ABITIGA kullanımı faydanın olası riskten açıkça ağır bastığı, orta şiddette karaciğer yetmezliği olan hastalarda dikkatle değerlendirilmelidir (Bkz. Bölüm 4.2 ve 4.4). ABITIGA ağır karaciğer yetmezliği olan hastalarda kullanılmamalıdır (Bkz. Bölüm 4.2, 4.3 ve 4.4).

    ABITIGA tedavisi sırasında hepatotoksisite gelişen hastalarda, uygulamanın durdurulması ve doz ayarlaması gerekebilir (Bkz. Bölüm 4.2 ve 4.4).

    Böbrek yetmezliği olan hastalar:

    Stabil bir hemodiyaliz programında olan son dönem böbrek yetmezliği olan hastaları ile böbrek fonksiyonları normal olan eşlenmiş kontrol hastalarında Abirateron asetatın farmakokinetiği karşılaştırılmıştır. Diyaliz programında olan son dönem böbrek yetmezliği olan hastalarda 1.000 mg'lık tek bir oral doz sonrası abiraterona sistemik mazuriyette artış olmamamıştır. Ağır böbrek yetmezliği dahil, böbrek yetmezliği olan hastalarda abirateron uygulanması sırasında dozu azaltmaya gerek yoktur (Bkz. Bölüm 4.2). Ancak prostat kanseri ve ağır böbrek yetmezliği olan hastalarda klinik deneyim bulunmamaktadır. Bu tür hastalarda dikkatli olunması tavsiye edilir.

    5.3. Klinik öncesi güvenlilik verileri

Tüm hayvan toksisite çalışmalarında, dolaşımdaki testesteron düzeyleri anlamlı derecelerde azalmıştır. Buna bağlı olarak üreme organlarıyla adrenal, hipofiz ve meme bezlerinin ağırlıklarında azalma ile morfolojik ve/veya histopatolojik değişiklikler gözlenmiştir. Tüm değişiklikler tamamen ya da kısmen geri döndürülebilir nitelikteydi. Üreme organları ve androjene duyarlı organlardaki değişiklikler abirateronun farmakolojisiyle uyumludur. Tedaviyle ilişkili tüm hormonal değişiklikler eski haline dönmüştür veya 4 haftalık bir toparlanma dönemi sonunda düzeldiği gösterilmiştir.

Erkek ve dişi sıçanlarda yapılan fertilite çalışmalarında, abirateron asetat fertiliteyi azaltmış, fakat

abirateron asetat kesildikten sonra 4 ila 16 haftada fertilite tamamen eski haline dönmüştür.

Sıçanlarda yapılan bir gelişim toksisitesi çalışmasında, abirateron asetat azalmış fetüs ağırlığında azalma ve sağkalım da dahil olmak üzere gebeliği etkilemiştir. Abirateron asetat teratojenik olmasa da, dış genital organlarda etkiler görülmüştür.

Sıçanlarda yürütülen bu fertilite ve gelişim toksisitesi çalışmalarında, tüm etkiler abirateronun farmakolojik aktivitesine bağlı olmuştur.

Tüm hayvan toksikoloji çalışmalarında görülen üreme organlarındaki değişiklikler dışında, klasik güvenlilik farmakolojisi, tekrarlayan doz toksisitesi ve genotoksisite ve karsinojenik potansiyel çalışmalarından elde edilen klinik dışı veriler insanlar için özel bir tehlikeyi göstermemiştir. Transjenik farelerde (Tg.rasH2) yapılan 6 aylık bir çalışmada abirateron asetat karsinojenik bulunmamıştır. Sıçanlarda yapılan 24 aylık bir karsinojenisite çalışmasında, abirateron asetat testislerde interstisyel hücre neoplazmalarının insidansını arttırmıştır. Bu bulgu abirateronun farmakolojik etkisine bağlı ve sıçanlara özgü olarak değerlendirilmiştir. Abirateron asetat dişi sıçanlarda karsinojenik değildir.

Çevresel Risk Değerlendirmesi

Abirateron etkin maddesi, sucul ortam (özellikle balıklar) için çevresel bir risk oluşturur.

      Mikrokristalin selüloz Kroskarmeloz sodyum

      Laktoz monohidrat (inek sütünden elde edilir)

      Povidon (PVP K30) Sodyum lauril sülfat Kolloidal silikon dioksit Magnezyum stearat

      Film kaplama maddeleri:

      Polivinil alkol Titanyum dioksit

      Polietilen Glikol (Macrogol)

      Talk