ALEVE 220 mg 20 film tablet { Bayer } Klinik Özellikler
Bayer Türk Kimya San. Tic. Ltd. Şti.
[ 30 December 1899 ]
Bayer Türk Kimya San. Tic. Ltd. Şti.
[ 30 December 1899 ]
Osteoartrit, romatoid artrit, ankilozan spondilit belirti ve bulguların tedavisi ile akut gut artriti, akut kas iskelet sistemi ağrıları, post operatif ağrı ve dismenore tedavisinde endikedir.
ALEVE'in kullanılmasına karar verilmeden önce potansiyel yarar ve riskler ile diğer tedavi seçenekleri dikkatlice gözden geçirilmelidir. Her bir hastanın tedavi edilme hedeflerine uygun olacak şekilde, etkili olan en düşük doz en kısa süreyle kullanılmalıdır. ALEVE tedavisine verilen yanıt gözlendikten sonra, doz ve uygulama sıklığı her bir hastanın ihtiyaçları göz önünde bulundurularak ayarlanmalıdır. Bu tedbir, olası yan etkileri olabildiğince düşük bir düzeyde tutmaya yardımcı olur.
Erişkinlerde günde 2 - 3 kez, 1 tablet kullanılması önerilir. Başlangıç dozu olarak 2 tablet alınması şikayetlerin daha hızlı azalmasını sağlayabilir. Hekim tarafından başka türlü önerilmedikçe, günde 3 tabletten fazla alınmamalıdır. Doktora danışılmadan 4 günden daha uzun süre kullanılmamalıdır.
Ağızdan kullanım içindir. Tercihen yemeklerden önce, bol sıvıyla, bütün olarak yutulur. Akut durumlarda, aç karnına da alınabilir, bu, etki başlangıcını hızlandırır.
Midesi hassas olan hastaların ALEVE'i yemek sırasında alması önerilir.
Karaciğer veya böbrek fonksiyon yetersizliği olan hastalar, günde 2 kez, 1 film kaplı tabletten fazlasını almamalıdır.
Şiddetli karaciğer ve böbrek yetmezliğinde kontrendikedir.
ALEVE 12 yaşın altındaki çocuklarda kullanılmamalıdır (bkz. Bölüm 4.3).
Yaşlılarda günde 2 tabletten fazla kullanılmamalıdır. Bütün NSAİİ'lerde olduğu gibi yaşlıların (65 yaş ve üzeri) tedavisinde dikkatli olunmalıdır.
NSAİİ'lerin gerekli olduğuna karar verilirse, en düşük etkili doz mümkün olan en kısa süre için kullanılmalıdır. Hastalar NSAİİ tedavisi boyunca düzenli olarak GI vakaları için izlenmelidir.
ALEVE'in aşağıdaki durumlarda kullanımı kontrendikedir.
ï€Naproksene veya ürünün yardımcı maddelerinden herhangi birine karşı aşırı duyarlılık (bkz. Bölüm 6.1),
ï€Daha önceden, ibuprofen, asetilsalisilik asit veya diğer non-steroid antiinflamatuvar ilaçlar (NSAİİ) aldıktan sonra astım nöbeti, ürtiker, anjiyoödem, burun mukozası inflamasyonu veya deride alerji yaşanmışsa, (Bu tip hastalarda NSAİİ'lere karşı şiddetli, nadiren ölümcül, anafilaktik benzeri reaksiyonlar bildirilmiştir)
ï€Koroner Arter Bypass Cerrahisi öncesi ve sonrası dönemde,
ï€Açıklanamayan hematopoetik bozukluklar varlığında,
ï€Devam eden veya tekrarlayan peptik ülser veya kanama varlığında (en az iki ayrı ülser veya kanama epizoduna ilişkin kanıt),
ï€NSAİİ'lerle tedavinin neden olduğu gastrointestinal kanama veya perforasyon öyküsü olanlarda,
ï€Serebrovasküler kanamalar veya diğer aktif kanamalarda,
ï€Şiddetli böbrek ve karaciğer yetmezliğinde,
ï€Şiddetli kalp yetmezliğinde,
ï€Hamileliğin son üç ayında (bkz. Bölüm 4.6),
ï€Laktasyon döneminde,
ï€Yüksek dozda nonsteroidal anti-inflamatuar ilaçların mifarmurtid ile eşzamanlı kullanımı,
ï€Etkin madde içeriği çok yüksek olduğundan, 12 yaş altı çocuklarda.
NSAİİ'ler fatal seyredebilen ciddi kardiyovasküler trombotik olaylar, miyokardiyal infarktüs ve inme riskinde artışa neden olabilir. Bu risk kullanım süresine bağlı olarak artabilir. Kardiyovasküler hastalığı veya kardiyovasküler hastalıklar için risk faktörü bulunan hastalar daha yüksek risk altında olabilir (bkz. Bölüm 4.4 ve Bölüm 5.3).
Naproksen diğer NSAİİ'ler gibi aşağıdaki tıbbi ürünlerle eş zamanlı tedavi görmekte olan hastalarda her zaman ihtiyatla kullanılmalıdır:
Gıda ve diğer antasitler:
Antasitler, yiyecekler ya da kolestiramin ile birlikte kullanılması naproksenin absorbsiyonunu geciktirebilir, ancak absorbsiyon derecesini etkilemez.
Diğer NSAİİ'ler:
Birlikte etki göstermesi nedeniyle, bir kısım NSAİİ'lerin eş zamanlı verilmesi gastrointestinal ülser ve kanama riskini yükseltebilir. Bu nedenle de Naproksen ve diğer NSAİİ'lerin eş zamanlı kullanılmasından kaçınılmalıdır (bkz. Bölüm 4.4).
Hidantoin, sülfonamid ya da sülfonilüre:
Naproksenin plazma proteinlerine yüksek oranda bağlanmasından dolayı, hidantoin, antikoagülanlar, diğer NSAİİ' ler, asetilsalisilik asit ya da proteinlere yüksek oranda bağlanan sülfonamidleri eş zamanlı olarak alan hastalar, bu ilaçların doz aşımı belirtilerine karşı takip edilmelidir. Naproksen ve hidantoin, sülfonamid ya da
sülfonilüreyi eş zamanlı olarak alan hastalar, gerekli ise dozun değerlendirilmesi için gözlemlenmelidir. Klinik çalışmalarda, naproksen sodyum/ naproksen ile antikoagülanlar ya da sülfonilüreler arasında hiçbir etkileşim gözlenmemiştir ancak bu gruptaki diğer steroid olmayan ajanlarla etkileşimler görüldüğünden yine de önlem alınması önerilmektedir.
Düşük doz asetilsalisilik asit:
Naproksen, asetilsalisilik asit tarafından indüklenen geri dönüşümsüz trombosit inhibisyonunu hafifletebilir. Klinik farmakodinamik veriler, bir günden fazla eşzamanlı (aynı gün) naproksen kullanımının ardışık olarak, düşük doz asetilsalisilik asidin trombosit aktivitesi üzerindeki etkisini inhibe ettiğini ve bu inhibisyonun naproksen tedavisinin durdurulmasından birkaç gün sonraya kadar devam edebileceğini göstermektedir. Bu etkileşimin klinik ilgisi bilinmemektedir. Artan kardiyovasküler riski olan hastalarda naproksen tedavisi, asetilsalisilik asidin kardiyovasküler korumasını sınırlayabilir.
Digoksin ve fenitoin:
ALEVE'in digoksin ve fenitoin ile eş zamanlı kullanımı bu tıbbi ürünlerin serum düzeylerini artırabilir. Digoksin ve fenitoin serum düzeyi kontrolleri, kural olarak, normal kullanım koşullarında (azami 4 güne kadar) gerekli değildir.
Lityum:
NSAİİ'lar plazma lityum düzeylerinde bir artış, renal lityum klirensinde ise düşüş oluşturmuştur. Ortalama minimum lityum konsantrasyonu %15 artmış, renal klirens ise yaklaşık %20 oranında azalmıştır. Bu etkiler renal prostaglandin sentezinin NSAİİ'lar tarafından inhibisyonuyla ilişkili bulunmuştur. Dolayısıyla, NSAİİ'lar ve lityum birlikte uygulandığında hastalar lityum toksisitesine ilişkin belirtiler açısından yakından gözlenmelidir.
Diüretikler (Furosemid), ADE (Anjiotensin Dönüştürücü Enzim) inhibitörleri ve anjiyotensin II reseptör antagonistleri:
NSAİİ'lerin ADE-inhibitörlerinin antihipertansif etkilerini azaltabileceğini düşündüren
raporlar mevcuttur. Bu etkileşim, NSAİİ'lerle eş zamanlı ADE inhibitörü alan hastalarda göz önünde bulundurulmalıdır.
Klinik çalışmalar ve pazarlama sonrası gözlemlerde, ALEVE'nin bazı hastalarda furosemid ve tiazidlerin natriüretik etkilerini azaltabildiği gözlenmiştir. Bu etkiler, renal prostaglandin sentezinin inhibisyonuna bağlanmaktadır. NSAİİ'lerin ve potasyum tutucu diüretiklerin eşzamanlı uygulanmasıyla hiperkalemi riski artabilir. Diüretikler eşzamanlı olarak verilirse nefrotoksisite riski artabilir. NSAİİ'lerle eş zamanlı tedavilerde; hasta, renal bozukluk belirtileri için ve diüretik etkililikten emin olmak için yakından gözlenmelidir.
Anti-hipertansifler:
Beta-blokerlerin, diüretiklerin, ace inhibitörlerinin ve anjiyotensin II reseptör antagonistlerinin anti-hipertansif etkisinde azalma. Naproksenin ADE inhibitörleri ve
anjiyotensin II reseptör antagonistleri ile eş zamanlı kullanımı da böbrek yetmezliği riskini artırabilir.
NSAİİ'ler diüretiklerin ve antihipertansif ilaçların etkisini azaltabilir. Bu yanıt renal prostaglandin sentezinin inhibisyonuyla ilişkilendirilmiştir. Böbrek yetmezliği olan hastalarda (örneğin dehidrate hastalar veya yaşlı hastalarda) bir ADE inhibitörü ya da anjiyotensin II antagonistinin, siklooksijenazı önleyen bir tıbbi ürünle eş zamanlı kullanılması; genellikle geri döndürülebilir; olası akut böbrek yetmezliği de dahil olmak üzere, böbrek fonksiyonunda daha da fazla kötüleşmeye yol açabilir. Bu yüzden bu yapıdaki bir bileşim, her şeyden önce yaşlı hastalarda, ihtiyatla verilmelidir. Hastalar yeterli miktarda sıvı tüketmeye teşvik edilmeli ve kombine tedaviyi takiben düzenli olarak izlenmelidir.
ALEVE ve potasyum tutucu diüretiklerin eş zamanlı kullanımı hiperkalsemiye yol açabilir.
Probenesid:
Eş zamanlı kullanılan probenesid, naproksenin plazma seviyelerini arttırır ve yarılanma ömrünü oldukça uzatır.
Antibiyotikler ve Antiviraller:
Hayvan çalışmalarından elde edilen veriler, NSAİİ'lerin kinolon antibiyotikleri ile ilişkili konvülsiyon riskini arttırabileceğini göstermiştir. Kinolon kullanan hastalar konvülsiyon gelişmesi ile ilgili artmış risk altında olabilir.NSAİİ'ler zidavudin ile birlikte verildiğinde, hematolojik toksisite riski artabilir. Zidavudin ve ibuprofenle eş zamanlı tedavi gören HIV (+) hemofili hastalarında, hemartroz ve hematom riskinin arttığına dair bulgular mevcuttur.
Hormon ilaçları:
NSAİİ'ler mifepristonun etkisini azaltabileceğinden, mifepriston uygulamasından sonra 8-12 gün boyunca NSAİİ'ler kullanılmamalıdır.
Glukokortikoidler ve immunosüpresanlar:
Kortikosteroid kullanımına bağlı gastrointestinal ülser ve kanama riskinde artış (bkz. Bölüm 4.4).
Seçici serotonin geri alım inhibitörleri ve asetilsalisilik asit gibi antiplatelet ajanlar: Gastrointestinal kanama riskinde artış (bkz. Bölüm 4.4).
Metotreksat:
NSAİİ'ların tavşan böbrek kesitlerinde metotreksat birikimini yarışmalı biçimde inhibe ettiği bildirilmiştir. Bu durum NSAİİ'ların metotreksat toksisitesini artırdığına işaret edebilir. Metotreksat alımından 24 saat önce veya sonra ALEVE verilmesi metotreksat konsantrasyonunun artmasına ve toksik etkisinde artışa yol açabilir. NSAİİ'ler metotreksat ile beraber kullanıldığında dikkatli olunmalıdır.
Siklosporin:
Siklosporinin nefrotoksik etki riski, naproksen dahil belli NSAİİ'lerin eş zamanlı kullanımıyla artar.
Takrolimus:
NSAİİ'ler takrolimus ile birlikte verildiğinde, muhtemel nefrotoksisite riski mevcuttur.
Antikoagülan ajanlar:
NSAİİ'ler varfarin ve heparin gibi antikoagülan ajanların etkilerini artırabilirler (bkz. Bölüm 4.4).
Varfarin:
Varfarin ve NSAİİ'lerin GI kanama üzerindeki etkileri sinerjiktir. İki ilacı birlikte alan kullanıcılardaki ciddi GI kanama riski ilaçlardan sadece birini kullananlardakinden daha yüksektir.
Oksipentifilin (Pentoksifilin):
Oksipentoksifilinin NSAİİ ile birlikte kullanılması, gastrointestinal kanamave ülserasyon riskini artırabilir.
Mifamurtid:
Yüksek dozda nonsteroidal anti-inflamatuar ilaçların mifamurtid ile eşzamanlı kullanımı kontrendikedir.
Laboratuvar testleri:
Naproksen, 17-ketojenik steroidlerin bazı testlerini etkileyebileceğinden, adrenal fonksiyon testleri yapılmasından 48 saat önce ilacın bırakılması önerilir. Benzer olarak naproksen üriner 5-hidroksiindolasetik asitin bazı testleri ile etkileşebilir.
Naproksen sodyum etkileşimi ile ilgili, özel popülasyonlara spesifik (pediyatrik/ geriyatrik popülasyonlar, karaciğer yetmezliği, böbrek yetmezliği olan hastalar) yapılmış bir çalışma bulunmamaktadır.
Pediyatrik popülasyonda hiçbir etkileşim çalışması yapılmamıştır.
Gebelik kategorisi, gebeliğin bir ve ikinci trimesteri için C, üçüncü trimesteri için D'dir.
Gebeliğin bir ve ikinci trimesteri için,
Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalar, gebelik/ve-veya/embriyonel/ fötal gelişim/ve- veya/doğum/ve-veya/doğum sonrası gelişim üzerindeki etkiler bakımından yetersizdir. İnsanlara yönelik potansiyel risk bilinmemektedir.
ALEVE gerekli olmadıkça gebelik döneminde kullanılmamalıdır. Gebeliğin üçüncü trimesteri için,
Naproksen'in gebelik ve/veya fetus/yenidoğan üzerinde zararlı farmakolojik etkileri
bulunmaktadır. (bkz. Bölüm 4.6)
Gebeliğin bir veya ikinci trimesterinde Naproksen ancak kesinlikle gerekli olduğu durumlarda kullanılmalıdır.
Prostaglandin sentezinin engellenmesinin gebelik ve/veya embriyo-fetüs gelişimi üzerinde olumsuz tesiri olabilir. Epidemiyolojik araştırmalardan gelen veriler, erken gebelik sırasında prostagladin inhibitörü kullanımı ardından kalp malformasyonu ve karın duvarında doğuştan yarığın yanı sıra artan doğum kusurları riskini akla getirmektedir. Riskin tedavinin doz ve süresiyle arttığına inanılmaktadır.
Non-steroidal antiinflamatuvar ilaçların fetüs kardiyovasküler sistemindeki bilinen etkileri (duktus arteriyozusun kapanması) yüzünden gebelikte (özellikle geç dönem gebelikte) kullanımından kaçınılmalıdır.
Hayvanlar üzerinde yapılan deneylerde bir prostaglandin inhibitörü kullanımının implantasyon öncesi ve sonrası kayıp, embriyo-fetus ölümünde artışa yol açtığı doğrulanmıştır. Buna ek olarak, organogenez dönemi esnasında, prostaglandin sentez inhibitörü verilmiş olan hayvanlarda farklı tipte anormalilerin (kardiyovasküler dahil olmak üzere) görülme sıklığında artış olduğu bildirilmiştir.
Sancı ve doğum
Naproksen içeren ürünler, prostaglandin sentezini inhibe edici etkisi sayesinde, hem anne hem de çocukta kanama eğilimini artırarak, fetal dolaşımı olumsuz yönde etkileyebileceği ve kasılmaları önleyebileceği için sancı ve doğumda önerilmez.
Gebeliğin üçüncü üç ayında tüm prostaglandin inhibitörleri
fetusu aşağıdaki risklere maruz bırakabilirler:
Kardiyopulmoner toksisite (duktus arteriyozusun prematüre kapanması ve pulmoner hipertansiyon ile);
Araç ve makine kullanma yeteneği üzerindeki etkisine ilişkin herhangi bir çalışma yapılmamıştır. Bununla birlikte, naproksen sodyum/naproksen kullanımı ile uyuşukluk, baş dönmesi, vertigo, uykusuzluk gibi istenmeyen etkiler gözlenmiştir. Hastalar, araç veya makine kullanmadan önce nasıl tepki verdikleri konusunda uyarılmalıdır.
İstenmeyen etkilerin değerlendirilmesi aşağıdaki sıklıklara dayanarak yapılır:
Çok yaygın (≥1/10); yaygın (a‰¥1/100 ila <1/10); yaygın olmayan (a‰¥1/1.000 ila < 1/100); seyrek (a‰¥1/10.000 ila < 1/1.000); çok seyrek ( <1/10.000), bilinmiyor (eldeki verilerden hareketle tahmin edilemiyor).
Aşağıda listelenen istenmeyen etkiler, naproksenle tedavinin; romatizmalı hastaların yüksek doz, uzun dönem tedavisinden kaynaklananlar da dahil; açığa çıkan tüm istenmeyen etkilerini içerir. Çok ender raporlar dışındaki tüm istenmeyen etkilerin belirlenen sıklıkları, oral dozaj formlarındamaksimum 660 mg naproksene (= 3 film kaplı ALEVE tableti) kadar günlük dozların kısa dönem kullanımına ilişkindir.
Aşağıdaki advers olaylarla karşılaşılması halinde, bunların öncelikle doza bağlı oldukları ve hastadan hastaya değişkenlik gösterebilecekleri dikkate alınmalıdır.
En sık gözlemlenen istenmeyen etkiler sindirim sistemine ilişkin olanlardır. Bilhassa yaşlı hastalar arasında, bazen ölümle sonuçlanan, peptik ülserler, perforasyonlar veya kanamalar oluşabilir (bkz. Bölüm 4.4). ALEVE kullanımını takiben mide bulantısı, kusma, ishal, şişkinlik, kabızlık, hazımsızlık, karın ağrısı, melena, kan kusma, ülserli stomatit, kolit ve Crohn hastalığında şiddetlenme (bkz. Bölüm 4.4) bildirilmiştir. Gastrit daha az sıklıkla rapor edilmiştir.
Özellikle gastrointestinal kanama riski doz aralığı ve tedavi süresine bağlıdır.
NSAİİ tedavisi ile ilişkili olarak ödem, hipertansiyon ve kalp yetmezliği bildirilmiştir.
Klinik deneyler ve epidemiyolojik veriler, bazı NSAİİ'lerin kullanımında (özellikle yüksek dozlarda ve uzun süreli tedavide) arteryel trombotik olayların (özellikle miyokard enfarktüsü veya inme) (bkz. Bölüm 4.4) görülme riskindeküçük bir artış görülebileceğini öne sürmektedir.
Çok seyrek:
Şiddetli baş ağrısı, bulantı, kusma, ateş, ensede sertlik veya bilinç bulanıklığıyla görülen aseptik menenjit semptomları. Bağışıklık sistemi hastalıkları olan hastaların (SLE, konektif doku hastalığı) bu tip istenmeyen etkilere yatkınlığı var gibi görülmektedir.
NSAİİ'lerin sistemik kullanımıyla geçici olarak ilişkili enfeksiyon hastalıklarının kötüleşmesi (mesela nekrotizan fasiit) tanımlanmıştır. Bu olasılıkla NSAİİ'lerin etki mekanizmasıyla bağlantılıdır.
ALEVE kullanımı sırasında enfeksiyon işaretleri ortaya çıkar veya kötüleşirse, antiinfektif/antibiyotik tedavi gereğinin saptanabilmesi için, hastaların bu durum üzerine derhal bir doktora danışması tavsiye edilir.
Çok seyrek:
Hematopoetik bozukluklar (lökopeni, trombositopeni, pansitopeni/aplastik anemi, hemolitik anemi, eozinofili ve agranülositoz). Baştaki semptomlar aşağıdaki gibi olabilir: ateş, boğaz ağrısı, yüzeysel ağız yaraları, grip benzeri semptomlar, ağır yorgunluk, burun kanamaları ve deri kanamaları
Uzun dönemli tedavi sırasında kan sayımı düzenli olarak izlenmelidir.
Yaygın olmayan:
Döküntü, kaşıntı, prurit, purpura veya ekimoz, anjiyonörotik ödemli aşırı duyarlılık reaksiyonları.
Çok seyrek:
Ölümcül sonuçlanabilen şok durumları dahil anafilak/anafilaktoid reaksiyonlar, astım nöbetleri (olasılıkla kan basıncında düşmeyle beraber), bronkospazm, eozinofilik pnömoni, şiddetli sistemik aşırı duyarlılık reaksiyonları. Bu reaksiyonların işaretleri aşağıdaki gibi olabilir: Yüz, dil ve gırtlakta ödem, dispne, taşikardi ve yaşamı tehlikeye sokan şok noktasına kadar gidebilen kan basıncı düşüşü.
Ürünün ilk sefer kullanımında olabileceği üzere, böylesi olaylar gerçekleşirse acil tıbbi yardıma gerek vardır.
Yaygın olmayan: Hiperkalemi
Yaygın olmayan:
Uykusuzluk, huzursuzluk, uyaranlara karşı aşırı duyarlı olma durumu, yorgunluk. Çok seyrek:
Psikiyatrik rahatsızlıklar, depresyon, rüya anormallikleri, konsantre olamama
Yaygın:
Baş ağrısı veya baş dönmesi, sersemlik hali gibi santral sinir sistemi bozuklukları. Yaygın olmayan:
Uyuşukluk, uykusuzluk, uyku eğilimi
Çok seyrek:
Kramp nöbetleri, Otoimmun hastalıkları olan hastalarda aseptik menenjit, Kognitif fonksiyon bozuklukları, havaleler
Bilinmiyor:
Optik nörit baş ağrıları, parestezi konsantrasyon bozukluğu
Yaygın olmayan:
Görme bozukluğu.
Çok seyrek:
Papilit, retrobulber optik nörit. Bilinmiyor:
Mercek ve papilödem, kornea opasitesi
Çok seyrek:
Kulak çınlaması ve duyma bozuklukları, baş dönmesi (vertigo)
Çok seyrek:
Kalp yetmezliği, akciğer ödemi, kalp çarpıntısı
Çok seyrek:
Hipertansiyon, vaskülit
Çok seyrek:
Bronkospazm, astım nöbetleri (tansiyon düşüklüğü ve tansiyon düşüklüğü olmadan), eozinofilik pnömoni, dispne
Bilinmiyor:
Alveolit
Yaygın:
Dispepsi, mide bulantısı, mide yanması, mide ağrıları Yaygın olmayan:
Şişkinlik, kabızlık veya ishal. hematemez, melena veya kanamalı ishal ve bazı durumlarda kanama ve perforasyon ile birlikte seyreden gastrointestinal ülserler.
Seyrek:
Kusma, gastrit, gastrointestinal kanamalar.
Çok seyrek:
Stomatit, özofajit, pankreatit, kolit, aftöz ülser, bağırsak ülseri.
Hastalara, ciddi ölçüde üst karın boşluğu ağrısı, melena veya hematemez gerçekleşmesi halinde, ALEVE almayı durdurmaları ve derhal tıbbi yardım istemeleri gerektiği anlatılmalıdır.
Çok seyrek:
Özellikle uzamış tedavide karaciğer hasarı, hepatit (ölüm vakaları dahil) ve sarılık
Yaygın olmayan:
Ekzantem(egzema), prurit, üritiker, Lichen planus Seyrek:
Anjiyonörotik ödem, ışığa karşı aşırı hassasiyet
Çok Seyrek:
Genelde geri döndürülebilir saç kaybı (alopesi), psödopofiri, Stevens-Johnson sendromu ve toksik üst deri nekrolizi (Lyell sendromu) gibi büllü deri tepkileri,ilaç egzantemi, kasılmalar, pustuler reaksiyonları, cilt egzaması, terleme dahil fotosensitivite ve fotosensitivite reaksiyonları, porfirik cutanea tarda veya büllü epidermoliz,ekimoz, purpura, eritema multiforme, eritema nodozum, sistemik lupus eritematozus.
Yaygın olmayan:
Kas ağrıları, kas zafiyeti Çok seyrek:
NSAİİ'ın sistemik ve zamansal kullanımı ile bağlı olarak enfeksiyondan kaynaklı
iltihapların (örneğin nekrotizan fasiit oluşumu) kötüye gittiği belirtilmiştir.
Seyrek:
İdrar çıkışında azalma, ödem oluşumu (özellikle yüksek tansiyonlu veya böbrek yetmezliği olan hastalarda)
Çok seyrek:
Özellikle uzun süreli tedavide böbrek hasarı (papiler nekroz), hiperürisemi, periferik ödem, akut böbrek yetmezliği, nefrotik sendrom, interstisyel nefrit, renal hematuri, proteinüri.
Uzatılmış kullanımda böbrek fonksiyonları düzenli olarak izlemeye alınmalıdır.
Çok seyrek:
Kadınlarda kısırlık.
Çok Seyrek:
Ductus arteriosus'un kapanışı
Seyrek:
Pireksi (ateş ve soğukluk hissi ile), Çok Seyrek:
Ödem, susuzluk, hastalık hissi.
Hastalar gereken durumlarda bu semptomlar ortaya çıktığında ilacın kullanımını durdurmaları ve derhal doktora başvurmaları gerektiğine dair bilgilendirilmelidir: Nefes darlığı
Ciddi tansiyon düşüklüğü
Bilincin etkilenmesi veya genel durumun büyük oranda etkilenmesi Yüz veya boğazda şişlikler, yutma şikayetleri
(Kaşınma yapan) cilt egzaması, kızarıklık, ciltte kabarcık veya kanama
Ateş ile lokal olarak ağrılı ve aşırı ısınmış kızarıklık ve şişlik Ciddi baş veya karın ağrıları-özellikle de aniden oluşuyorsa Kan kusma veya koyu renkte kusma
Kanlı veya siyah dışkı
Kalp şikayetleri (göğüste ağrılar)
İştahsızlık ile aşırı yorgunluk, cildin veya gözlerin sararması ile veya sararma olmadan Baş ağrısı ile boyun tutulması
Görme veya duyma bozuklukları
Grip benzeri semptomlar, ağızda yaralar, boğaz iltihapları ve burun kanaması
Çok seyrek:
Serum kreatinin seviyesinde artış, karaciğer değerlerinde değişme
Şüpheli advers reaksiyonların raporlanması
Ruhsatlandırma sonrası şüpheli ilaç advers reaksiyonlarının raporlanması büyük önem taşımaktadır. Raporlama yapılması, ilacın yarar / risk dengesinin sürekli olarak izlenmesine olanak sağlar. Sağlık mesleği mensuplarının herhangi bir şüpheli advers reaksiyonu Türkiye Farmakovijilans Merkezi (TÜFAM)'ne bildirmeleri gerekmektedir
(www.titck.gov.tr; e- posta: tufam@titck.gov.tr; tel: 0 800 314 00 08; faks: 0 312 218 35
99).
Doz aşımı semptomları:
Belirgin doz aşımı baş dönmesi, uyuşukluk, epigastrik ağrı, karın rahatsızlığı, mide ekşimesi, hazımsızlık, bulantı ve kusma, karaciğer fonksiyonunda geçici değişiklikler, hipoprotrombinemi, böbrek fonksiyon bozukluğu, metabolik asidoz, apne veya yönelim bozukluğu ile karakterize edilebilir. Naproksen sodyum hızla emilebileceğinden, yüksek ve erken kan seviyeleri beklenmelidir.
Nonsteroidal antienflamatuar ilaç alımı sonrası solunum depresyonu ve koma görülebilir, ancak bu durum nadir olarak görülür.
Bir naproksen doz aşımı vakasında, hipertrombinemiye bağlı protrombin zamanında geçici uzama K vitaminine bağlı pıhtılaşma faktörlerinin selektif inhibisyonuna bağlı olabilir.
Birkaç hastada nöbetler görülmüştür, ancak bunların naproksen ile ilgili olup olmadığı net değildir. Naproksenin hangi dozunun hayatı tehdit edici nitelikte olduğu bilinmemektedir.
Tedavi:
Hastalar gerekirse semptomatik olarak tedavi edilmelidir. Toksik olabilecek miktarda dozlar alındıktan sonraki 1 saat içinde aktif kömür düşünülmelidir. Alternatif olarak yetişkinlerde hayati tehdit edici miktarda aşırı dozlar alındıktan sonra 1 saat içinde gastrik lavaj göz önünde bulundurulmalıdır.
Yeterli idrar çıkışı sağlanmalıdır.
Böbrek ve karaciğer fonksiyonları yakından takip edilmelidir.
Toksik olabilecek miktarda dozlar alındıktan sonra, hastalar en az dört saat boyunca gözlemlenmelidir.
Sık olan ya da uzun süreli konvülsiyonlar intravenöz diazepam ile tedavi edilmelidir. Diğer önlemler hastanın klinik durumuna göre alınmalıdır.
Naproksen, proteinlere yüksek oranda bağlandığından, hemodiyaliz, plazma naproksen konsantrasyonlarını düşürmez. Ancak naproksen almış olan ve renal yetmezliği bulunan bir hastada hemodiyaliz yine de uygun olabilir.