THOMAPYRIN 20 tablet Klinik Özellikler
Boehringer Ingelheim İlaç Tic. A.Ş.
[ 31 December 2010 ]
Boehringer Ingelheim İlaç Tic. A.Ş.
[ 31 December 2010 ]
Pozoloji ve uygulama sıklığı
Doktor tarafından başka bir şekilde tavsiye edilmediği takdirde aşağıdaki dozlar önerilir:
16 yaş üstü adolesanlar ve yetişkinler:
Günde 1-2 tabletten 6 tablete kadar (maksimum günlük doz 1500 mg asetilsalisilik asit, 1200 mg parasetamol ve 300 mg kafein).
Dozlar arasında en az 4 saat geçmelidir.
Uygulama süresi
THOMAPYRIN®, doktora danışılmadan, ağrılı durumlarda 10 günden fazla süreyle, ateşli durumlarda ise 3 günden fazla süreyle kullanılmamalıdır.
Uygulama şekli
THOMAPYRIN® bir bardak su ile alınmalıdır.
Özel popülasyonlara ilişkin ek bilgiler Böbrek yetmezliği:
Böbrek yetmezliği olan hastalarda dikkatli olunmalıdır. Ağır böbrek yetmezliğinde kullanılmamalıdır.
Karaciğer yetmezliği:
Karaciğer yetmezliği olan hastalarda dikkatli olunmalıdır. Ağır karaciğer yetmezliğinde kullanılmamalıdır.
Pediyatrik popülasyon:
16 yaşın altındaki çocuklarda ve ergenlerde kullanılmamalıdır.
Geriyatrik popülasyon:
THOMAPYRIN® aşağıdaki durumlarda kullanılmamalıdır:
- Salisilatlar, parasetamol, kafein veya yardımcı maddelerden herhangi birine karşı aşırı duyarlılığı olan hastalar,
- Salisilatlar ya da diğer NSAİİ’ler verildikten sonra astım belirtileri, nazal polipler, anjiyoödem veya ürtiker gelişmiş olan hastalar,
- Aktif gastrik ya da duodenal ülser vakaları,
- Kanama bozuklukları (örn. hemofili) olan hastalar,
- Gebeliğin üçüncü üç aylık dönemi,
- Reye sendromu riski nedeniyle, suçiçeği ya da grip-benzeri hastalığı olan çocuklar ya da ergenler,
- 16 yaşın altındaki çocuklar ve ergenler,
- Ağır karaciğer yetmezliği (Child-Pugh C),
- Ağır böbrek yetmezliği,
- Kontrol altında olmayan şiddetli kalp yetmezliği,
THOMAPYRIN® aşağıdaki durumlarda sadece doktor tavsiyesiyle kullanılmalıdır:
- Glukoz-6-fosfat-dehidrojenaz eksikliği,
- Astım, alerjik rinit ve nazal polipler,
- Kronik veya tekrarlayan gastrik veya duodenal şikayetler,
- Gastrointestinal ülser ya da gastrointestinal ülser öyküsü, kanama ya da perforasyon,
- NSAİİ’lere karşı aşırı duyarlılık,
- Hepatik disfonksiyon (örn. kronik alkol bağımlılığına, hepatite bağlı) (Child-Pugh A/B),
- Renal fonksiyon bozukluğu,
- Gilbert sendromu,
ve Yan etkiler),
- Cerrahi prosedürlerden önce.
Doktor tarafından aksi önerilmedikçe, THOMAPYRIN ağrı için 10 günden fazla veya ateş için 3 günden fazla süreyle kullanılmamalıdır. Eğer, ağrı veya ateş devam eder ya da kötüleşirse, yeni semptomlar ortaya çıkarsa veya kızarıklık ya da şişlik görülürse doktora başvurulmalıdır, çünkü bunlar ciddi bir tablonun işaretleri olabilir.
Eğer önerilen dozaj aşılırsa karaciğer harabiyeti oluşabilir (bkz. Doz aşımı). Doz aşımından korunmak için, parasetamol içeren diğer ilaçlar ile birlikte uygulanmasından kaçınılmalıdır.
Uzun süreli kullanımdan sonra hemoglobin sayımı, böbrek ve karaciğer fonksiyonları izlenmelidir.
Analjeziklerin yoğun olarak kullanılması, özellikle yüksek dozlarda olmak üzere, ilaç dozu artırılarak tedavi edilmemesi gereken baş ağrılarını indükleyebilir.
Analjeziklerin uzun süreler boyunca yüksek dozlarda kullanıldıktan sonra aniden bırakılması, çekilme semptomlarını indükleyebilir (örn. baş ağrısı, yorgunluk, sinirlilik); bu durum tipik olarak birkaç gün içerisinde ortadan kalkar. Analjeziklerin yeniden alınması doktor tavsiyesine bağlı olmalıdır ve çekilme semptomları iyileşmiş olmalıdır.
Şiddetli akut aşırı duyarlılık reaksiyonları (örn. anaflaktik şok) oluşabilir. THOMAPYRIN® uygulamasını izleyen bir aşırı duyarlılık reaksiyonunun ilk bulguları ortaya çıktığında tedavi kesilmelidir.
Asetilsalisilik asit, ürik asidin atılımım azaltabilir ve duyarlı bireylerde gut hastalığını presipite edebilir.
Asetilsalisilik asit kullanımı, enfeksiyon bulgularını maskeleyebilir.
ffö
THOMAPYRIN , ergenler ve çocuklardaki ateşli hastalık tablolarında sadece doktor tavsiyesi üzerine ve sadece diğer önlemler etkisiz kaldığında kullanılmalıdır. Bu hastalarda, ender ama yaşamı tehdit edici bir tablo olan Reye sendromu gelişme riski vardır. Reye sendromu enfeksiyöz olmayan ensefalopati ve karaciğer yetmezliği ile karakterizedir ve tipik olarak ateşli bir hastalığın (suçiçeği, grip-benzeri hastalık) akut bulguları ortadan kalktıktan sonra belirir. Klinik özellikleri arasında uzun süreli ve aşırı kusma, baş ağrısı ve bilinç bozukluğu bulunur.
Bütün NSAİİ’ler ile ölümcül olabilen gastrointestinal kanama, ülserasyon ya da perforasyon bildirilmiş olduğu için, hastalar özellikle tedavinin başlangıç evrelerinde ve özellikle de yaşlı iseler, olağandışı herhangi bir gastrointestinal semptom (örn. abdominal ağrı, melena, hematemez) ortaya çıkması halinde doktora başvurmalıdır. Gastrointestinal kanama ya da ülserasyon ortaya çıktığında tedavi kesilmelidir (bkz. Yan etkiler).
Bu ürün, önerilen maksimum günlük dozda 96 mg laktoz içermektedir. Nadir kalıtımsal galaktoz intoleransı, Lapp laktaz yetmezliği ya da glukoz-galaktoz malabsorpsiyon problemi olan hastaların bu ilacı kullanmamaları gerekir.
Asetilsalisilik asit
Asetilsalisilik asit aşağıdaki ilaçların etkisini ve toksisite riskini artırabilir.
- NSAİİ’ler, kortikosteroidler ya da alkol: Gastrointestinal yan etki riskinde artış (örn. gastrointestinal kanama),
- Digoksin, lityum,
- Antitrombositer ilaçlar, antikoagülanlar, trombolitikler, SSRI’lar: Kanama riskinde artış (bkz. Özel kullanım uyarıları ve önlemler ve Yan etkiler),
- Hipoglisemik ajanlar, valproik asit, metotreksat.
Asetilsalisilik asit diüretikler ve antihipertansiflerin etkisini azaltabilir.
THOMAPYRIN® aynı zamanda, spironolaktonun natriüretik etkisini azaltabilir ve ürikozürik ajanların etkisini (örn. probenesid, sülfınpirazon) inhibe edebilir.
Parasetamol
- Probenesid, salisilamid: Parasetamol elİminasyonunda gecikme, toksisite artışı,
- Kolestiramin parasetamol emilimini azaltır.
Parasetamol ile varfarin ve kumarın türevleri arasındaki etkileşimlerin klinik önemi değerlendinlememektedir. Bu nedenle oral antikoagülanlarla tedavi görmekte olan hastalarda uzun dönemli parasetamol kullanımının yalnızca tıbbi gözetim altında uygulanması önerilir.
Diğer türlü zararsız olan parasetamol dozları, bazı hipnotikler ve anti-epileptikler (örn. glutetimid, fenobarbital, fenitoin, karbamazepin) ve rifampisin gibi enzim indüksiyonu yapan ilaçlarla birlikte alındığı takdirde, karaciğer harabiyetine yol açabilir. Aynı durum hepatotoksik potansiyel taşıyan maddeler ve alkol kötüye kullanımı için de geçerlidir.
Mide boşalmasını yavaşlatan ilaçlarla birlikte uygulandığında parasetamolün absorpsiyon hızı azalabilir ve sonuç olarak etkisinin başlaması gecikebilir. Mide boşalmasının hızlandırılması (örn. metoklopramid uygulamasından sonra) absorpsiyon hızının artmasına ve etki başlangıcının hızlanmasına yol açar.
Kloramfenikol ile kombinasyon, kloramfenikolün yarı ömrünü uzatabilir ve bu durum toksisite riskinde artış ile birliktedir.
Parasetamol ve AZT’nin (zidovudin) eşzamanlı olarak kullanılması nötropeni riskini arttırır. Bu nedenle, THOMAPYRIN ile AZT sadece doktor önerisiyle birlikte alınmalıdır.
Laboratuar değerleri üzerindeki etkiler:
Parasetamol alınması, laboratuarda fosfotungstik asit yöntemiyle ürik asit tayinini ve glukoz oksidaz peroksidaz yöntemiyle kan glukozu tayinini etkileyebilir.
Kafein
Kafein çeşitli ilaçların (örn. barbitüratlar, antihistaminikler) sedatif etkisini antagonize edebilir. Ayrıca, diğer ilaçların neden olduğu laşikardi yapıcı etkiyi artırabilir (örn. sempatomimetikler, tiroksin). Oral kontraseptifler, simetidin, fluvoksamin ve disülfiram karaciğerde kafein metabolizmasını azaltırken, barbitüratlar ve sigara içilmesi artırır.
Kafein, teofilin atılımını azaltır.
Birlikte kullanılan analjeziklerin olası bağımlılık potansiyeli yükselmez.
Kinolon grubu antibiyotiklerin kullanımı kafein eliminasyonunu geciktirebilir.
Özel popülasyonlara ilişkin ek bilgiler:
Özel bir veri bulunmamaktadır.
Pediyatrik popülasyon:
Genel tavsiye: Gebelik kategorisi D’dir.
Çocuk doğurma potansiyeli bulunan kadınlar/Doğum kontrolü (Kontrasepsiyon):
Çocuk doğurma potansiyeli bulunan kadınlar, tedavi süresince tıbben etkili olduğu kabul edilen doğum kontrol yöntemleri kullanmalıdır.
Gebelik dönemi:
Prostaglandin sentezinin inhibisyonu gebeliği ve/veya embriyo-fetal gelişimi olumsuz yönde etkileyebilir. Epidemiyolojik çalışmalardan edinilen veriler, gebeliğin erken dönemlerinde bir prostaglandin sentez inhibitörü kullanımından sonra düşük, kardiyak malformasyon ve gastroşizi riskinin arttığı izlenimini vermektedir. Kardiyak malformasyon için mutlak risk, %1’in altından yaklaşık %1.5’e çıkmıştır. Riskin doz ve tedavi süresiyle birlikte arttığına inanılmaktadır.
Hayvanlarda prostaglandin sentez inhibitörü uygulamasının implantasyon öncesi ve sonrası kayıpları ve embriyo-fetal letaliteyi artırdığı gösterilmiştir. Buna ek olarak, organogenetik dönemde prostaglandin sentez inhibitörü verilen hayvanlarda, kardiyovasküler olanlar da dahil çeşitli malformasyon!arın insidansında artış bildirilmiştir.
Gebeliğin birinci ve ikinci üç aylık dönemlerinde, kesinlikle gerekli olmadığı sürece THOMAPYRIN® verilmemelidir. Gebe kalmaya çalışan bir kadında ya da gebeliğin birinci ve ikinci üç aylık dönemlerinde THOMAPYRIN® kullanılıyorsa, doz olabildiğince düşük tutulmalı ve tedavi süresi mümkün olduğu kadar kısa olmalıdır.
Gebeliğin üçüncü üç ayında bütün prostaglandin sentez inhibitörleri, fetusta kardiyopulmoner toksisite (duktus arteriyozusun zamanından önce kapanması ve pulmoner hipertansiyon da dahil), ve oligo-hidramniyos ile böbrek yetmezliğine gidebilen böbrek fonksiyon bozukluğuna sebebiyet verebilir. Bu maddeler gebeliğin sonunda anne ve yenidoğanda ise, kanama zamanında muhtemel bir uzamaya (çok düşük dozlarda bile ortaya çıkabilen bir anti-agregan etki) ve uterus kontraksiyonlarında, doğum eyleminde gecikme ya da uzamayla sonuçlanan bir azalmaya neden olabilmektedir.
Sonuç olarak THOMAPYRIN® gebeliğin üçüncü üç aylık döneminde kontrendikedir.
Uzun süreyle yüksek miktarlarda kafein alınması, gebe kadınlarda spontan düşük ya da prematüre doğuma öncülük edebilir.
Laktasyon dönemi:
Parasetamol ve salisilatlar anne sülüne geçerler. Kafein de anne sütüne geçer ve bebeğin durumunu ya da davranışlarını etkileyebilir.
THOMAPYRIN®’in uzun süreli kullanılması ya da yüksek dozlarda alınması durumunda emzirmeye son verilmelidir.
Üreme yeteneği/Fertilite:
Araç ve makine kullanma becerileri üzerindeki etkilerine yönelik çalışma yürütülmemiştir.
Sabit dozlarda parasetamol, asetilsalisilik asit ve kafein kombinasyonuyla yürütülen plasebo kontrollü klinik çalışmalarda tedavi edilen hastalarda, 1143 hastadaki deneyim temelinde, aşağıdaki yan etkiler bildirilmiştir:
MedDRA konvansiyonuna göre yaygınlık dereceleri aşağıdaki gibidir:
Çok yaygın: >1/10 Yaygın: >1/100 ila < 1/10 Yaygın olmayan: >1/1,000 ila < 1/100 Seyrek: >1/10,000 ila < 1/1,000 Çok seyrek: <1/10,000
Bilinmiyor: Eldeki verilerden hareketle tahmin edilemiyor.
Psikiyatrik hastalıklar
Yaygın: Sinirlilik
Seyrek: Ajitasyon
Sinir sistemi hastalıkları
Yaygın: Baş dönmesi
Seyrek: Tremor
Kulak ve iç kulak hastalıkları
Seyrek: Vertigo
Kardiyak hastalıklar
Yaygın olmayan: Palpitasyonlar
Seyrek: Taşikardi
Gastrointestinal hastalıklar
Yaygın: Abdominal ağrı, dispepsi, bulantı
Yaygın olmayan: Kusma
Seyrek: Diyare, özofajit
Deri ve derialtı dokusu hastalıkları
Seyrek: Hiperhidroz
Genel bozukluklar ve uygulama bölgesine ilişkin hastalıklar
Seyrek: Bitkinlik
THOMAPYRIN® içinde bulunan tekil etkin bileşenler için, yukarıda söz edilmeyen ek advers reaksiyonlar aşağıda verilmektedir:
Asetilsalisilik asit
Asetilsalisilik asit için verilen yan etki listesi, romatizmal tablolar nedeniyle uzun dönemli ve yüksek doz ile tedavi edilen hastalardaki gözlemleri de kapsamaktadır.
Kan ve lenf sistemi
hastalıkları
Bilinmiyor: Özellikle kontrol altında olmayan hipertansiyonlu hastalarda
ve Özel kullanım uyarıları ve önlemler) kanama, örn. burun kanaması, diş eti kanaması (tedavi bittikten sonra birkaç gün daha kalıcı olan anti-agregan etki nedeniyle kanama riski artabilir).
Bağışıklık sistemi hastalıkları
Seyrek: Aşırı duyarlılık (anaflaktik şok, anjiyoödem, bronkospazm,
hipotansiyon, dispne, ve deri reaksiyonları dahil)
Endokrin hastalıklar
Çok seyrek: Hipoglisemi
Sinir sistemi hastalıkları
Bilinmiyor: Konfüzyonal durıım, somnolans, baş ağrısı
Göz hastalıkları
Bilinmiyor: Vizüel bozukluklar
Kulak ve içkulak hastalıkları
Bilinmiyor: İşitmede bozukluk, tinnitus
Gastrointestinal hastalıklar
Seyrek: Uzun süreli kullanımda demir eksikliği anemisiyle sonuçlanabilen
gastrointestinal kanama (bkz. Özel kullanım uyarıları ve önlemler), gastrointestinal ülserler Çok seyrek: Gastrointestinal perforasyon
Bilinmiyor: Erozif gastrit, epigastrik huzursuzluk
Hepatobiliyer hastalıklar
Çok seyrek: Karaciğer fonksiyonlarında anormallik, transaminazlarda artış
Deri ve derialtı dokusu hastalıkları
Seyrek: Şiddetli deri reaksiyonları (eritema müitiforme dahil)
Böbrek ve idrar hastalıkları
Çok seyrek: Böbrek yetersizliği
Parasetamol
Kan ve lenf sistemi hastalıkları
Çok seyrek: Agranülositoz, pansitopenİ, lökopeni ve trombositopeni
Bağışıklık sistemi hastalıkları
Çok seyrek: Aşırı duyarlılık (anaflakük şok, anjiyoödem, dıspne, eritem,
ürtiker, bulantı ve aşırı terleme dahil)
Solunum, göğüs bozukluktan ve mediyastinal hastalıklar
Çok seyrek: NSAli’lere alerjik olan kişilerde bronkospazm
Hepatobiliyer hastalıklar
Seyrek: Transaminazlarda artış
Deri ve derialtı dokusu hastalıkları
Bilinmiyor: İlaç döküntüsü
Kafein
Sinir sistemi hastalıkları
Bilinmiyor: Uykusuzluk, huzursuzluk
Yaşlı kişiler, küçük çocuklar, karaciğer bozuklukları olan, kronik olarak alkol tüketen ya da kronik malnutrisyonu olan hastalarda, ayrıca birlikte enzim indükleyici ilaçlarla tedavi edilen hastalarda, fatal sonuçlanım da dahil olmak üzere, intoksikasyon riski artmaktadır.
Semptomlar
Parasetamol:
Semptomlar normal olarak ilk 24 saat içinde ortaya çıkar ve solukluk, bulantı, kusma, anoreksi ve abdominal ağrıyı içerir. Hastalarda geçici bir sübjektif iyileşme görülebilir, ama muhtemelen karaciğer harabiyetinin göstergesi olan hafif abdominal ağrı kalıcı olabilir.
Erişkinlerde yaklaşık 6 g ya da daha fazla, çocuklarda 140 mg/kg tek parasetamol dozları hepatoselüler nekroza neden olabilir. Bu durum geri dönüşümsüz tam bir nekroza dönüşebilir; daha sonrasında hepatoselüler yetersizlik, metabolik asidoz ve ensefalopati gelişebilir ve nihayetinde koma ve ölümle sonuçlanabilir. Alımdan 12-48 saat sonra ortaya çıkmak üzere, karaciğer transaminazları (AST, ALT), laktat dehidrogenaz ve bilinıbinde yükselme ve protrombin zamanında artışlar gözlenmiştir. Karaciğer harabiyetinin klinik semptomları olağan halde 2 gün sonra belirginleşir ve 4-6 gün sonra maksimuma ulaşır.
Şiddetli karaciğer harabiyetinin bulunmadığı durumlarda bile, akut tübüler nekrozla birlikte akut böbrek yetmezliği gelişebilir. Parasetamol doz aşımından sonra, myokardiyal anormallikler ve pankreatit gibi başka non-hepatik semptomlar da bildirilmiştir.
Asetilsalisilik asit:
Hafif akut asetilsalisilik asit toksisitesi semptomları şunlardır; uzun ve derin soluma, kulak çınlaması, bulantı, kusma, görme ve işitme bozuklukları, baş dönmesi ve konfüzyonal durumlar. Ağır zehirlenme durumlarında ise, delirium, tremor, konvülsiyonlar, dispne, terleme, kanamalar, dehidratasyon, plazmanın asit-baz dengesinde ve elektrolit bileşiminde bozukluklar, hipertermi ve koma görülebilir.
Kafein:
Toksisite semptomları, eğer doz kısa bir süre içerisinde alınırsa, 1 g (15 mg/kg) ve üzerindeki kafein dozlarında ortaya çıkabilir.
Akut kafein zehirlenmesinin erken semptomları, genellikle tremor ve huzursuzluktur. Bunları bulantı, kusma, taşikardi ve konfüzyon izler. Ciddi intoksikasyonda, delirium, nöbetler, supraventriküler ve ventriküler taşiaritmiler, hipokalemi ve hiperglisemi ortaya çıkabilir.
Tedavi
Parasetamol:
Parasetamol intoksikasyonundan kuşkulanıldığında, ilaç alımından sonraki ilk 10 saat içerisinde, N-asetilsistein gibi SH grubu verici ajanların intravenöz yoldan uygulanması endikedir. N-asetilsistein bu süre içinde başlatıldığında en etkili olmakla birlikte, ilaç alımından 48 saat sonra gibi geç bir zamanda verildiğinde de, bir dereceye kadar koruma sağlayabilir; böyle bir durumda daha uzun süreyle alınmalıdır. Plazmadaki parasetamol konsantrasyonu diyaliz ile azaltılabilir.
Plazma parasetamol konsantrasyonlarının belirlenmesi ve karaciğer fonksiyon testlerinin yapılması tavsiye edilmektedir.
Daha ileri önlemler parasetamol intoksikasyonunun klinik semptomlarının şiddeti, niteliği ve seyrine bağlı olacaktır ve standart yoğun bakım protokolleri izlenmelidir.
Asetilsalisilik asit:
Tedaviye genel önlemlerle başlanmalıdır (örn. aktif tıbbi kömür, gastrik lavaj). Zorlu diürez yöntemi kullanılmamalıdır, çünkü salisilat atılımını hızlandırmaz ve pulmoner ödeme neden olabilir. Sodyum bikarbonat ve potasyum klorür çözeltileri infüze edilebilir.
Asetilsalisilik asidin plazma konsantrasyonları diyalizle azaltılabilir.
Kafein:
MSS semptomları ve konvülsiyonlar benzodiazepinler ile ledavi edilebilir; supraventriküler taşikardi intravenöz yoldan uygulanan propranolol gibi beta-blokerler kullanılarak kontrol altına alınabilir.